I- SIYASi TARIH
Akkoyunlular'ın menşei ve kurulusu Akkoyunlular, 1340-1514 yillari arasında Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm sürmüş olan bir Türkmen hanedanidir. Devletin kurucusu olan Karayülük Osman Bey Oguzlarin Bayindir boyuna mensuptur. Bu sebeple Akkoyunlu Devleti'ne Bayindiriyye Devleti de denilmektedir. Akkoyunlular'ın Anadolu'ya ne zaman ve hangi yoldan geldikleri bilinmemektedir. Ancak Moğol istilAsı sonucunda Anadolu'ya gelen pek çok Türkmen grubu arasında Bayindir Türkmenlerinin de
bulunduğu tahmin edilmektedir. Akkoyunlu oymaginin Anadolu'ya geliş tarihi hakkında en güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu sülAlesinin tarihi olan Ebu Bekr-i Tihrani'nin eserinde bulmak mümkündür. Buna göre, 52. göbekte Oğuz Han'a ulasan Karayülük Osman Bey'in bagli olduğu Bayindir oymagi, ilk önce XIII. yüzyilin
baslarinda Doğu Anadolu'ya gelmişler, burada Moğol istilAsına karsi koyarak Diyarbekir bölgesine egemen olup, Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Gürcüler'le mücadele etmişlerdir.
Akkoyunlular siyasibir birlik kurmadan önce güneyde Urfa ve Mardin, kuzeyde
Bayburt olmak üzere Firat ve Dicle yöresinde yaylayıp-kislamaktaydilar. Bu
sirada, en büyük düsmanlari olan Karakoyunlular ile de mücAdele ediyorlardı.
Ilhanlilar'in yikilmasindan sonra, onun hakimiyet sahası üzerinde birbirleriyle
mücAdele eden Celayir, Çoban ve Sotay sülAlelerinin kavgalarına katılan
Akkoyunlular, bu sülAlelerden Musul ve DiyArbekir bölgelerine hakim olan
Sotayogullari'nin hizmetine girdiler. Bu ailenin Orta Anadolu'ya çekilmesinden
sonra ise Artuklular'a bagli olarak yasamaya devam ettiler. Bu sirada DiyArbekir
bölgesinde bazi kent ve kaleleri eline geçiren Akkoyunlular yavas yavas
kuvvetleniyorlar, diger boy ve oymaklari kendisine baglayarak devlet kurma
yolunda ilerliyorlardi.
1- Tur Ali Bey
Diyarbekir bölgesini yurt edinen bu Akkoyunlu Türkmenlerinin basinda 1340
yillarinda Tur Ali Bey isminde birisinin bulundugu görülmektedir. Tur Ali Bey
1340-1341 ve 1343 yillarinda olmak üzere iki kez Trabzon Rum Imparatorlugu
topraklarina saldirmis, hatta bu devletin baskentine kadar ilerlemisti. Daha
sonra Bayburt ve Erzincan emirleriyle birleserek bir kez daha Trabzon üzerine
yürümüsse de bir basari elde edememistir(1348).
Tur Ali Bey Ilhanlilar'dan Gazan Han'in maiyetinde Suriye seferine istirak etmis
ve bu sefer sirasinda büyük gayret ve kahramanlik göstererek Gazan Han'in
teveccühünü kazanmistir. Bu basaridan sonra etrafina 30.000 kisilik bir kuvvet
toplayan Tur Ali Bey, Anadolu, Suriye ve Irak taraflarina çesitli akinlar yapti.
Tur Ali Bey zamaninda Akkoyunlular'a, bu beyin söhretinden dolayi Tur Alililer
de denilmekteydi.
Tur Ali Bey'in gerek Anadolu'da ve gerekse Trabzon Rum Imparatorlugu karsisinda
kazandigi bu basarilar üzerine Imparator III. Aleksios korkuya kapilmis ve
onunla dostluk kurmak üzere kizkardesi Maria'yi Tur Ali Bey'in oglu Kutlu Bey
ile evlendirmistir (1352). Böylece imparator hem Tur Ali Bey'in yapacagi yeni
akinlardan ve hem de onun himayesi ile digerlerinin hücumlarindan kurtulacagini
hesaplamistir ki bu tesebbüsünde muvaffak olmus ve 1360 yilina kadar bu taraftan
herhangi bir hücuma maruz kalmamistir.
2- Kutlu Bey
Tur Ali Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber oglu Kutlu
Bey'in 1363 yilinda Akkoyunlular'in basinda bulundugu görülmektedir. Büyük bir
ihtimalle 1362 yilinda babasinin yerine geçen Fahreddin Kutlu Bey, bir yil sonra
karisi Despina ile Aleksios'u ziyaret için Trabzon'a gitmis, imparator da ertesi
sene iade-i ziyArette bulunmustur.
Kutlu Bey zamaninda (1362-1388) Anadolu'nun siyasi tablosunda önemli degisikler
olmustur. Bu dönemde Bayram Hoca idaresindeki Karakoyunlular Musul'dan Erzurum'a
kadar olan bölgelerde hakimiyet kurarak güçlü bir devlet haline gelmislerdi.
Erzincan'da ise emir Pir Hüseyin'in ölümü üzerine burasi Mutahharten'in eline
geçmisti (1378). Erzincan'daki bu degisikligi kabul etmeyen Eretna devleti
hükümdari Alaaddin Ali Bey Mutahharten üzerine yürüyünce, Mutahharten zor
durumda kalmis ve Akkoyunlular ile Dulkadirogullari'ndan yardim istemisti. Bu
istegi kabul eden Kutlu Bey, ogullarindan Ahmed Bey emrinde mühim bir kuvveti
Mutahharten'e yardima gönderdi. Erzincanlilar'in yardimina kosan bu Akkoyunlu
kuvvetleri ile Eretna-oglu AlAaddin Bey kuvvetlerinin yaptiklari çarpismayi
Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey kazandi. Eretnalilar büyük bir bozguna ugradilar.
Akkoyunlular, Kadi Burhaneddin'in Sivas'ta hükümdarligini ilAn etmesinden sonra
(1381), onun hükumdarligini tanimayarak buraya bir miktar kuvvet gönderdiler.
Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey idaresindeki Akkoyunlu kuvvetleri Mutahharten ile
birlikte Sivas üzerine yürüyerek kenti savunmakta olan Emir Yusuf Çelebi'yi
yendiler, ancak sehri ele geçiremediler.
Akkoyunlular'la Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin arasindaki bu düsmanlik,
Burhaneddin'in Malatya yakinlarina geldigi bir sirada, Kutlu Bey ogullarinin
onun yanina giderek itaat etmeleri ile son buldu. Bu sirada Kadi Burhaneddin'in
huzuruna gelen Ahmed Bey, ondan daha önceki davranisi için özür dilemis ve
affini istemistir. Hatta ona olan bagliligini göstermek için yaninda bulunan
kardesi Karayülük Osman Bey'i rehin olarak vermistir. Baska bir rivayete göre
ise, cesaret ve ününü kiskanan kardeslerinin kendisine bir kötülük yapmalarindan
çekinen Karayülük Osman onlardan ayrilarak Kadi Burhaneddin'in hizmetine
girmistir.
Kutlu Bey, 1389 yilinda vefat etmis olup, Bayburt'un Sinor köyünde
defnedilmistir.
3- Ahmed Bey
Kutlu Bey'in ölümünden sonra Hüseyin, Ahmed, Pir Ali ve Karayülük adindaki
ogullari arasindan Ahmet Bey Akkoyunlular'in basina geçti. Ahmet Bey zamaninda
Erzincan emiri Mutahharten ile Akkoyunlular'in arasi açildi. Kutlu Bey'in dostu
olan Mutahharten onun ölümünden sonra Akkoyunlular'in hakimiyetindeki bir kisim
topraklara saldirararak yagma ve tahrip hareketlerine basladi. Mutahharten'in bu
tecavüz hareketleri üzerine Ahmet Bey büyük bir kuvvetle onun üzerine yürüdü.
Yapilan savasta agir bir yenilgi alan Erzincan kuvvetleri geri çekilirken
Mutahharten yarali olarak savas meydanindan güçlükle kaçabildi.
Mutahharten Akkoyunlular'in karsisinda aldigi bu agir yenilgiden sonra,
Akkoyunlular'in ezeli düsmani olan Karakoyunlu beyi NAsireddin Kara Mehmed
Bey'den yardim isted.i Akkoyunlular'a karsi saldirmak için bir firsat bekleyen
Kara Mehmed, Mutahharten ile birleserek Akkoyunlular'a taarruz ettiler. Bu
müttefik kuvvetler karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak askerlerinin büyük
bir kismini kaybeden Ahmed Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi. Kadi
Burhaneddin onu çok iyi karsilayarak ikram ve iltifatta bulunmus ve kendisine
hil'at vermistir.
Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'in metbuu olmasina ragmen, ülkesine
döndükten sonra onun aleyhinde bir takim faaliyetlere basladi. Kardesi Hüseyin
Beyle birlikte Kadi Burhaneddin'in Amasya seferine katilan Ahmed Bey, bu sirada
bir kaç defa isyan tesebbüsünde bulundu ise de basarili olamadi. Daha sonra
Amasya emiri Ahmed ile ittifak ederek Tokat üzerine yürüme karari aldi. Fakat
bunu ögrenen Kadi Burhaneddin derhal Tokat'da bulunan Akkoyunlular üzerine
yürümüs ve onun bu anihareketi karsisinda mukavemet edemeyecegini anlayan Ahmed
Bey bir kez daha affini isteyerek bagliligini göstermistir.
Erzincan emiri Mutahharten ile Karakoyunlu beyi Kara Yusuf (1389-1420) anlasarak
Akkoyunlular üzerine yürümek üzere hazirliklara basladilar. Mutahharten büyük
bir ordu hazirlayarak Karakoyunlu beyleri ile beraber Endris'te Akkoyunlularin
karsisina çikti. Ancak yapilan savasta müttefik kuvvetler büyük bir bozguna
ugrarken Kara Yusuf Bey esir düsmüs, Mutahharten ise güçlükle canini
kurtarmistir. Mutahharten bu yenilginin intikamani almak için kisa bir süre
sonra, bu kez yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü. Akkoyunlu hükümdari,
damadi olan Mutahharten ile baris yapmak istediyse de kardesi Karayülük Osman
bunu kabul etmedi. Yapilan savasta Mutahharten ikinci kez Akkoyunlulara yenildi.
Kadi Burhaneddin Ahmed 1394 yilinda Erzincan üzerine bir sefere çikmisti. Bu
durumu haber olan Akkoyunlu Ahmed Bey elçi ve mektuplar göndermek sureti ile
kendisine yardimci olacagini bildirdi. Erzincan sinirinda birlesen Akkoyunlu ve
Sivas kuvvetleri Erzincan içlerine kadar girerek bir ay müddetle Mutahharten'in
ülkesini görülmemis bir biçimde yagma ve tahrip ettiler. Bu sefer sirasinda
Ezdebir, Sis ve Burtulus kalelerini zapteden Kadi Burhaneddin, Sivas'a dönerken
yardimlarini gördügü Ahmed Bey'e Erzincan'dan Bayburt'a kadar olan bölgeleri
dirlik olarak verdi.
Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yaptigi ikinci
seferine de istirak eti (1395). Bu olaydan sonra Akkoyunlu Devleti içerisinde iç
karisikliklar çikmis ve kendisine isyan eden Karayülük Osman Bey ile Ahmed
Bey'in arasi açilmisti. Osman Bey, Kemah kalesini ele geçirmek isteyince agabeyi
Ahmed Bey onun üzerine yürüdü. Bunun üzerine Osman Bey Kadi Burhaneddin Ahmed
Bey'in yanina giderek onun hizmetine girdi.
Bu olaydan sonra Akkoyunlu beyi Ahmed Bey ile Kadi Burhaneddin'in arasi açilmaya
basladi. Nitekim Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Karaman-oglu üzerine yaptigi
sefere katilmadigi gibi, onun, isyan eden Kayseri valisi Seyh Müeyyed'e karsi
giristigi harekete de istirak etmedi. Ancak Seyh Müeyyed'in öldürülmesi ile
neticelenen bu seferde Kadi Burhaneddin, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'in büyük
yardim ve destegini gördü. Hatta onun bu yardimina karsilik kendisine Sarki
Karahisar'i verdi. Ancak Kadi Burhaneddin ile Karayülük Osman Bey'in arasi, Seyh
Müeyyed'in öldürülmesi yüzünden açildi. Çünkü Seyh Müeyyed, Osman Bey
vasitasiyla canina dokunulmayacagina söz verildigi için teslim olmustu. Kadi
Burhaneddin ise böyle olmasina ragmen, teminat verdigi halde Müeyyed'i
öldürtünce, Karayülük Osman Bey onun bu davranisina çok sinirlendi ve anibir
baskin düzenleyerek Kadi Burhaneddin'i gafil avladi. Onu yakaladiktan sonra
öldürttü (Temmuz 1398).
Kadi Burhaneddin'in öldürülmesinden sonra Karayülük Osman Bey Sivas'i ele
geçirmek için sehri muhasara etti. Ancak, sehirde bulunan devlet erkAni ve
emirler onu sehre sokmayarak Kadi Burhaneddin'in hayatta kalan oglu Alaaddin Ali
Çelebi'yi hükümdar ilAn ettiler. Sivas'i Akkoyunlular'a teslim etmek istemeyen
yeni hükümdar Osman Bey'e mukavemet edemeyecegini anlayinca Osmanli Padisahi
Yildirim Bayezid'den yardim istedi. Bunun üzerine Sivas'a gelen Osmanli ordusu
Osman Bey'i maglup etti ve böylece Kadi Burhaneddin'in arazisinin büyük bir
kismi Osmanli hakimiyetine geçti.
Osmanlilar karsisinda yenilgiye ugrayan Karayülük Osman Bey, önce ezeli düsmani
olan Mutahharten'in hizmetine girdi. Ancak burada kisa bir süre kaldiktan sonra
Memluk sultani Berkuk'a müracaat ederek onun tabiiyetine girdi. Ancak Berkuk'un
ölümü üzerine Misir'da karisikliklarin tehlikeli bir durum arzetmesi ve
Osmanlilar'in Memluklular elindeki Anadolu sehirlerini almasindan sonra,
Memluklular'a yaptigi yardimi kesen Osman Bey bu sefer daha önce tabiiyetini
arzetmis oldugu Timur'un yanina gitmeyi menfaatine daha uygun buldu. Bu düsünce
ile, Karabag'da kislamakta olan Timur'un yanina giderek bütün kabilesi ile
birlikte onun hizmetine girdi. Timur, kendisine ikram ve iltifatta bulunarak ona
Anadolu'da bir bölgeyi emanet olarak verecegini vaad etti.
Karayülük Osman Bey, Timur'un 1400 yilinda Anadolu'ya yaptigi sefer sirasinda
öncülük yapti ve Sivas, Elbistan ve Malatya'nin Osmanlilar'dan alinmasinda hazir
bulundu. Timur , Osman Bey'in bu hizmetine karsilik kendisine Malatya'yi verdi.
Bu savaslarda Karayülük-oglu Ibrahim Bey de fevkalAde kahramanlik gösterdiginden
Timur ona da Diyarbekir (Amid) sehrini vermistir. Timur'un Suriye seferinde
Osman Bey ve ogullari da hazir bulunarak yararlilik gösterdiler. Bu seferden
dönüsünde Mardin'i kusatan Timur, çok geçmeden Irak üzerine yürüyünce kentin
kusatilmasini Karayülük'e birakti. Mardin'i ele geçiren Karayülük, oglu
araciligiyla Hisn-Keyfa hAkimini kendisine boyun egmeye ve vergi vermeye mecbur
birakti.
Timur'un 1402'de Yildirim BAyazid'le yaptigi Ankara Savasi'na Akkoyunlulardan
Karayülük'ün yanisira agabeyleri Ahmed ve Pir Ali Beyler de istirak ettiler.
Savas sirasinda, Osmanlilar'in sol koluna kumanda eden Süleyman Çelebi üzerine
yürüyen Karayülük Osman Bey, bu cenahi bozguna ugratmis ve Ankara Savasi'nin
kazanilmasinda önemli rol oynamistir. Kisi Anadolu'da geçiren Timur, 1403
yilinda ülkeyi terk ederken Sivas'a geldigi zaman Osman Bey'e hil'at giydirmis
ve ona Diyarbekir ve çevresinin emirligini vermistir. Akkoyunlu Ahmed Bey ile
kardesi Pir Ali Bey ise, Timur'un dönüsü sirasinda hapsedildiklerinden Karayülük
Osman Bey rahatça ülkesine geldi ve Akkoyunlu Devleti'ni kurdu (1403).
4- Karayülük Osman Bey
Saltanatinin ilk yillarinda Timur'a tabi olan Osman Bey onun ölümünden sonra
oglu Sahruh'a bagli kaldi. Osmanli hükümdarlariyla da dost geçinmeye dikkat eden
Karayülük, bilhassa Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf ile mücadele etti. Memluklu
sultanlari Farac ve Müeyyed Seyh ile de dostane iliskiler kurmaya çalisan
Karayülük , bu devletin basina Sultan Barsbay'in geçisinden sonra aradaki
dostluk bozulmaya basladi.
Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf, bu sirada Azerbeycan'i ele geçirerek
Akkoyunlular'i tehdide basladi. O, 1409 yilinda Mardin'i, 1410 yilinda da
Erzincan'i ülkesine katarak Akkoyunlular'i iki taraftan çevirdi. Karayülük Osman
Bey ise,Timuru'un kumandani Semseddin'in idaresinde bulunan Kemah kalesini
alarak Karakoyunlular'a karsi durumunu kuvvetlendirmeye çalisti. Bu sirada
Çagatay hükümdari Sahruh ile Memlük Sultani da Karayülük Osman'i
destekliyorlardi. Bütün bunlara ragmen Karayülük üzerine yürüyen Kara Yusuf,
Akkoyunlu beyini bozguna ugratarak Malatya'ya kadar olan bölgeyi yagmaladi
(1417).
Bu sirada Memluk tehlikesinin görülmesi üzerine iki taraf anlasmak zorunda
kaldi. Savur kalesininin Karakoyunlular'a birakilmasi sartiyla bir baris
yapildiysa da bu anlasma pek uzun sürmedi. Kisa bir süre sonra Karayülük Osman
Bey Memluk sultani ve Sahrah'un da tesviki ile Mardin'i kusatti ve çevresini de
yagmaladi. Bu durumu haber alan Kara Yusuf derhal Karayülük üzerine geldi ve onu
iki defa maglup ederek Haleb'e çekilmesine sebep oldu (1418).
Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasindaki mücalede, 1420 yilinda Kara Yusuf'un
ölümünden sonra yerine geçen oglu Iskender Mirza zamaninda daha da siddetlenerek
devam etti. Bu sirada Erzincan'i Akkoyunlu topraklarina katan Karayülük Osman
Bey, Çoruh havzasinin tamamini eline geçirerek devletinin sinirlarini Trabzon
Rum Imparatorlugu arazisinden Urfa güneyine kadar genisletti. Bu sirada bir çok
defa Iskender Mirza ile karsilasan Karayülük Osman Bey, bunlarin ekserisinde
bozguna ugradi. Ancak 1434 yilinda, Diyarbekir'den büyük bir kuvvetle Erzurum
önlerine gelen Osman Bey, Duharlu Pir Ahmed Bey'in Iskender Mirza adina idare
ettigi bu sehri eline geçirdi. Buranin idaresini de oglu Seyh Hasan'a birakti.
Timur-oglu Sahruh'un Karakoyunlular üzerine yaptigi seferlerde onun yaninda
bulunan Karayülük Osman Bey, Sahruh'un üçüncü Karakoyunlu seferinde Iskender'in
Tebriz'den ayrilarak Erzurum'a dogru kaçmasi üzerine onun önünü kesti. Ancak,
Erzurum'un kuzey-bati kesiminde karsilasan Akkoyunlu ve Karakoyunlu kuvvetleri
arasinda yapilan savasta Osman Bey iki oglu ile beraber maktul düstü (Eylül
1435). Iskender Mirza onun kesik basini Memluklu Sultani Barsbay'a gönderdi.
Otuz iki yil kadar Akkoyunlu Devleti'nin basinda kalan Karayülük Osman Bey
öldürüldügü zaman seksen yasindan fazlaydi. Cesur, atilgan ve yilmak bilmeyen
bir sahsiyete sahip olan Osman Bey hayatinin tamamini mücAdele içerisinde
geçirdi. Zamaninda Akkoyunlu devleti Erzincan, Harput, Kemah, Çemisgezek,
Mardin, Erzurum, Bayburt ve Çaruh havzasina hakim olmus ve bu bölgelerin
Türklesmesinde Osman Bey'in büyük yararliligi görülmüstür.
5- Ali Bey
Karayülük Osman Bey'in ölümünden sonra ogullari iktidar mücadelesine
giristilerse de, bunlardan veliaht olan Ali Bey, hem Sahruh, hem de Memluk
sultanindan beylik mensurunu aldi. Kisa süren beylik döneminde bir yandan
Karakoyunlularin saldirilari ile ugrasan Ali Bey, bir yandan da kardesi Mardin
valisi Hamza Bey ile mücadele etti. Ali Bey kizkardesini Sahruh'un ogluna
vererek Timurlularla akrabalik tesis etti. Kardesi Hamza Bey'in isyani ve
Karakoyunlu baskisi sonucunda iki düsmana karsi koyamayacagini anlayinca Osmanli
hükümdari II. Murad ile Memluk sultani Çakmak'tan yardim istemek zorunda kaldi.
Bir ara Memluklular'dan gelen yardimla kardesini bozguna ugrattiysa da,
Memluklularin çekilmesinden sonra Osmanlilar'dan bekledigi yardimin gelmemesi
üzerine ümitsizlige düserek Suriye'ye çekildi. Böylece Akkoyunlu devleti kardesi
Hamza Bey'in eline geçti (1438).
6- Hamza Bey
Akkoyunlu Devleti sehirlerinden Mardin hakimi olan Hamza Bey, Karayülük Osman
Bey'in onüç oglu arasinda en dirayetlisi idi. Mardin hakimi iken, burasini geri
almak isteyen Bagdat Hakimi Karakoyunlu Isfehan Mirza'yi 1437 yilinda agir bir
maglubiyete ugratmis ve bu zafer onun mevkini kuvvetlendirmisti. Hamza Bey,
kardesi Ali Bey'in elinden devlet idaresini aldiktan sonra diger kardesleri ve
yegenlerinin muhalefeti ile karsilasti. Ancak kisa sürede devlete hakim olan
Hamza Bey, Akkoyunlu birligini yeniden kurmaya çalisti. Memluk sultani
tarafindan da taninan Hamza Bey Erzincan hakimi Yakub Bey ile mücadeleye giristi
ve onun elinden Erzincan'i aldi (1439). Daha sonra Urfa'ya yerlesmis olan
kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza'dan burasini almak istediyse de basarili
olamadi. Cihangir Mirza, kardesi Uzun Hasan'la birlikte amcasina muhAlefet
ediyordu.
Kisa süren beylik döneminde kardesleri ve yegenlerini itaat altina almak için
mücadele eden Hamza Bey 1444 yilinda vefat etti.
7- Cihangir Mirza
Hamza Bey'in ölümü üzerine yerine kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza geçti.
Amcasinin zamaninda Urfa hakimi olan Cihangir Mirza, Akkoyunlu devletinin basina
geçtikten sonra Karakoyunlu Cihansah ile mücadeleye giristi. Cihansah'in 1447'de
baslayan taarruzu 1453'de yapilan barisla sona erdi. Ancak Cihangir,
Karakoyunlulara tabi olmak zorunda kaldi. Bu arada amcalari Mahmud, Seyh Hasan
ve Kasim Beyler ile baska amca çocuklari ona karsi faaliyet göstermeye
basladilar. Cihangir Mirza bu ayaklanmalari bertaraf ettiyse de bu kez küçük
kardesi Uzun Hasan Bey, agabeyinin Karakoyunlu tabiiyetini tanimayarak ona karsi
çikti. Bu sirada yirmisekiz yasinda bulunan Uzun Hasan Bey, Karakoyunlu
Cihansah'in Çagataylilarla ugrasmasindan faydalanarak Erzincan'i almaya tesebbüs
etti. Van gölü çevresini yagmaladi. Çemisgezek hakimi Seyh Hasan'i itaat altina
almak için o yörede bulundugu sirada agabeyi Cihangir'in Amid (Diyarbekir)'den
ayrilmasini firsat bilerek sehri ele geçirdi (1453).
8- Uzun Hasan
Agabeyinin elinden Diyarbekir'i olan Uzun Hasan Bey, ilk is olarak kardesleri
Cihangir ve Urfa (RuhA) hakimi Uveys ile mücadeleye girdi ve Urfa'yi aldi.
Mardin'i de ele geçirmek istediyse de müstahkem bir kaleye sahip olan bu sehri
ele geçiremedi. Cihangir Mirza ise kardesi Üveys Bey'le beraber bir kaç kez Uzun
Hasan'a karsi savasa giristiyse de hepsinde bozguna ugradi ve sonunda
Karakoyunlu Cihansah'tan yardim istedi. Karakoyunlu hükümdari Cihansah; Piri,
Savalan, Rüstem, Sah Haci, Gaverüdi ve Ali Seker Bey emrindeki büyük bir kuvveti
Cihangir'in yardimina gönderdi. Uzun Hasan DiyArbekir yakininda bu müttefik
kuvvetleri büyük bir hezimete ugratti. Savas sonunda Cihangir ve Piri Bey
canlarini güçlükle kurtararak kaçtilar. Karakoyunlu emirlerinin pek çogunun
öldürüldügü bu savastan sonra Cihangir'in emrindeki askerlerin bir kismi Uzun
Hasan Bey'in hizmetine girdi. Bunun üzerine Cihangir Mirza, oglunu Hasan Bey'in
huzuruna göndererek ona itaatini bildirdi ve bundan sonra ölümüne kadar (1469)
Hasan Bey'e bagli kaldi.
Böylece hanedan mensuplari arasinda birligi saglayan Uzun Hasan Akkoyunlu
devletinin sinirlarini genisletmeye basladi. Ilk olarak Hisnikeyfa'daki son
Eyyubi hükümdarini ortadan kaldirdi (1457). 1458 yilinda ise müttefiki olan
Karamanogullari üzerine saldiran Dulkadirli Arslan Bey'i maglup ederek geri
çekilmeye mecbur etti. Uzun Hasan 1459 yilinda Gürcistan'da birkaç kaleyi ele
geçirerek Selçuklu soyundan geldiklerini öne süren Egil beylerinin
egemenliklerine son verdi. Bu tarihten itibaren Osmanlilarla komsu olan
Akkoyunlu Hasan Bey, Fatih Sultan Mehmed ile de mücAdeleye giristi. O, daha önce
Karakoyunlular'in ele geçirdikleri yerleri geri aldigi gibi, Sebin Karahisar ve
Koyulhisar'i da ele geçirerek Osmanli topraklarina akinlar yapmaya basladi.
Osmanli hükümdari Fatih Sultan Mehmed'e karsi kendisine müttefik arayan Uzun
Hasan, Anadolu'da Karamanogullari ve Isfendiyarogullari ile anlastiktan sonra
Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Venedik Cumhuriyeti ile de dostluk kurdu. Bu arada
Rum Imparatoru IV. Yuannis'in kizi Katherina ile evlenerek Trabzon'u Fatih'e
karsi koruyacagina dair söz verdi. Ancak 1461 yilinda Fatih'in Trabzon'u
fethedip Komnenler'in saltanatina son vermesine mani olamadi.
Uzun Hasan, Eyyubiler'in elindeki Hisnikeyfa'yi aldiktan (1462) sonra,
Cihansah'in rizasi ile Bayburt'u da ülkesine katti. Daha sonra Gürcistan üzerine
bir sefer yaparak bu bölgeleri itaat altina aldi. Bu sirada kendisine siginmis
olan Karaman-oglu Ishak Bey'e Karaman-ili hükümdarligini kazandirdi (1464).
Bu tarihten bir yil sonra Dulkadir topraklarina girerek Harput'u ele geçiren
Uzun Hasan Bey, böylece devletini Ispir'den Urfa'ya, Sebin Karahisar'dan Siirt'e
kadar genisletti. 1466 yilinda bir kez daha Gürcistan üzerine sefer yapan Uzun
Hasan, ertesi sene üzerine yürüyen ezeli düsmani Karakoyunlu Cihansah'i gafil
avlayarak onu ve adamlarini öldürdü. Böylece Karakoyunlu Devleti'ni tamamen
çökerten Uzun Hasan Iran ve Irak topraklarini ele geçirdi. Cihansah'in halefi ve
oglu Hasan Ali, ise düzensiz kuvvetlerle 1368 yili baharinda Akkoyunlular
üzerine yürüdüyse de basarili olamayinca Timurlulardan Ebu Said'e müracaat
ederek, onu Irak ve Iran'i ele geçirmeye tesvik etti. Mart 1468'de Herat'tan
hareket eden Ebu Said, Serahs ve Nisabur üzerinden Meshed'e gelince, Uzun Hasan
elçiler göndererek baris teklifinde bulundu. Ancak bu teklifi kabul etmeyen Ebu
Said, Karabag'da kislamakta olan Uzun Hasan'in üzerine yürüdü. Mahmud-abad
civarinda yapilan savasta Uzun Hasan Herat kuvvetlerini agir bir yenilgiye
ugratti ve Ebu Said'i de kaçtigi sirada yakalayarak öldürttü (Subat 1469).
Ebu Said'in ölümünden sonra Hemedan'a çekilen Hasan Ali Bey ise, Nisan 1469'da
Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed tarafindan öldürüldü. Böylece Azerbaycan ve
Iran'a hakim olan Uzun Hasan Bey hükumet merkezini Tebriz'e tasidi. Horasan'dan
Sivas'a kadar uzanan Akkoyunlu Devleti, Uzun Hasan Bey zamaninda büyük bir
imparatorluk halini aldi.
Dogu Anadolu, Iran ve Irak'i içine alan kuvvetli bir devlet kurmayi basaran Uzun
Hasan Misir ve Osmanli ülkelerini almak düsüncesiyle Venedik'e Haci Mehmed
adinda bir elçi göndererek (1472), Osmanlilara karsi bir ittifak kurma
çalismalarina basladi. Venedik Cumhuriyeti bunu kabul ederek bazi atesli
silahlarla birlikte elçiyi Tebriz'e gönderdiyse de, bu ittifakdan iki devlet de
umduklarini bulamadi.
1472 yilinda üçüncü defa Gürcistan'a sefer yapan Uzun Hasan, Tiflis dahil olmak
üzere bir çok sehirleri almis ve Gürcü pernslerini itaate mecbur etmistir. Ancak
ayni yil içerisinde Suriye'ye yaptigi seferde basarisizliga ugradi.
Öte taraftan, Osmanli padisahi II. Mehmed, Uzun Hasan'in kendisine karsi
yürüttügü düsmanca davranisi karsisinda bir yandan sefer hazirligi ile
ugrasirken, diger yandan da bir Venedik saldirisini önlemek üzere onlara baris
teklifinde bulundu. Ancak Venedik Cumhuriyeti, Egriboz adasinin geri verilmesini
isteyince görüsmeler kesildi.
1472 kisini hazirliklarla geçiren Fatih, Mart 1473'te Üsküdar'dan ordusuyla
birlikte doguya dogru hareket etti. Ordu Sivas'a gelinceye kadar SehzAde Mustafa
ve BAyezid'in katilimlariyla yüz bin kisiyi buldu. Uzun Hasan, Fatih'in
Erzincan'a geldigini haber alinca, Tebriz'den yetmisbin kisilik kuvvetle hareket
etti. Öncü birliklerinin Tercan yakinlarindaki çarpismasinda Akkoyunlular
üstünlük sagladilar. Hatta Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed Bey, Rumeli
Beylerbeyi Has Murad Pasa'yi pusuya düsürerek askerlerinin çoguyla beraber
kiliçtan geçirdi. Bunun üzerine Bayburt'a dogru çekilen Osmanli ordusu, Tercan
civarinda Otlukbeli (Üçagizli) mevkinde Uzun Hasan Bey'in ordusu ile karsilasti
(11 Agustos 1473). Ögleden aksama kadar sekiz saat süren savas sonunda Osmanli
atesli silahlarina dayanamayan Akkoyunlu ordusu bozguna ugradi. Uzun Hasan'in
kuvvetlerinden pek çogu öldürüldü, bir kismi da esir alindi. Kendisi ise kaçmayi
basardi.
Uzun Hasan Bey, Otlukbeli'nde aldigi bu yenilgiden sonra bati ile
münasebetlerini kesti. Onun, Osmanlilar karsisindaki bu yenilgisine kendisi
kadar Türk'ü Türk'e kirdirmak isteyen Papa, Macarlar, Lehler, Sicilya ve Venedik
krallari da çok üzüldüler.
Otlukbeli maglubiyetinden sonra Gürcüler Uzun Hasan'i tanimamaya basladilar. Bu
sebeple Uzun Hasan, 1476 yilinda dördüncü kez Gürcistan seferine çikti. Bu sefer
sirasinda da onlari maglup ederek ayaklanmalarina mani oldu. Uzun Hasan bu sefer
dönüsünde hastalandi ve 6 Ocak 1478'de Tebriz'de vefat ederek Nasriye
Medresesi'ne gömüldü.
XV. asrin en büyük hükümdarlarindan biri olan Uzun Hasan zamaninda Akkoyunlu
Devleti Dogu Anadolu'nun yani sira Irak, Iran ve Azerbaycan'a hakim olarak büyük
bir imparatorluk halini almistir. Hükümet merkezini Diyarbekir'den Tebriz'e
tasiyan Uzun Hasan, Anadolu'daki Akkoyunlu Türkmenlerinin bir çogunu da Iran'a
götürmüs ve bu sebeple Dogu Anadolu'daki Türk irkinin azalmasina sebep olmustur.
Uzun Hasan, siyasi basarisinin yanisira ülkesinin imarina ve kültür hayatinin
gelismesine de büyük önem vermistir. Nitekim Tebriz'de muhtesem bir saray
teskilati kurarak devrin ileri gelen ulemA ve suarAsini etrafinda toplamistir.
Ilim adamlarini himaye etmesi dolayisiyla ülkenin her tarafindan gelen ilim ve
sanat adamlarinin sayisi her geçen gün artmistir. Bunlardan meshur CelAlüddin
Devvani, AhlAk-i CelAli adindaki ünlü eserini Uzun Hasan Bey'e ithaf etmistir.
Bunun yaninda Akkoyunlular'in tarihi olan KitAb-i DiyAr-i Bekriyye adli eser de
onun zamaninda Ebu Bekr TihrAnitarafindan yazilmis ve 1471 yili sonunda
tamamlanmistir.
Bir çok dinive ilmimüesseseler de vücuda getirmis olan Uzun Hasan Bey, Osmanli
Devleti teskilAtini örnek alarak devlet islerini tanzime ve teskilatlandirmaya
çalismistir. Onun hazirlamis oldugu kanunlar Dogu Anadolu'da Hasan Padisah
Kanunlari diye meshur olmustur.
9- Halil Bey
Uzun Hasan'in ölümünden sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina, ogullari arasindan
Halil Bey geçti (1478). Annesi Selçuk-sah Begüm'ün çabasi ile saltanati eline
geçiren Halil Sultan, hiçbir kusuru olmadigi halde kardesi Maksud Bey'i
öldürtünce aleyhinde isyanlar çikti. Bu olaydan sonra diger kardeslerinin
itimatlari sarsilarak kendisinden yüz çevirmeye basladilar. Halil Sultan her ne
kadar amcasi Cihangir'in ogullari Murad ve Ibrahim beylerin isyanlarini
bastirdiysa da, DiyArbekir valisi olan kardesi Yakub Bey tarafindan saltanatinin
altinci ayinda öldürüldü. Böylece Akkoyunlu tahtina Yakub Bey geçti.
10- Yakub Bey
Sultan Yakub, hükümdarliginin ilk yilinda kardesi Sultan Halil'in oglu Elvend
Bey ile Karayülük'ün ogullarindan Seyh Hasan'in oglu Köse Haci Bey'in Siraz ve
Isfahan'da çikarttigi isyanlari kolaylikla bastirdi. Memluk sultani Kayitbay
1480 yilinda Emir Yasbey kumandasinda DiyArbekir üzerine bir kuvvet sevketti.
Sultan Yakub'un bu orduya karsi Bayindir Bey, Sufi Halil Bey ve Biçenoglu
Süleyman Bey idaresinde gönderdigi Akkoyunlu kuvvetleri Urfa'yi ele geçirmek
üzere olan Memluk ordusunu agir bir yenilgiye ugratti. Bayindir Bey bu zaferden
sonra Sultan Yakub'a karsi isyan ettiyse de, Sultan Yakub'un karsi hareketi
sonucunda yenilerek öldürüldü (1481).
Sultan Yakub, iç karisikliklari bastirdiktan sonra Gürcistan üzerine bir sefer
yaparak Ahiska basta olmak üzere birçok kaleyi ele geçirdi (1482). Bu tarihten
sonra daha çok ülkesinin bayindirligi için çaba harcayan Yakub Bey, babasi gibi
ilim adamlarini ve sanatkArlari korumus, hatta kendisi de Türkçe ve Farsça
siirler yazmistir. Bu sirada, Sah Ismail'in babasi olan Seyh Haydar, etrafina
topladigi kalabalik bir mürid ile siilik mezhebini yaymaya çalisiyor ve etrafa
akinlar yapiyordu. Seyh Haydar, 1488 yilinda Sirvan üzerine yürüyerek buranin
sahi olan Ferruh Yesar'i çok zor durumda birakti. Kalabalik ve iyi techiz
edilmis ordusu olmasina ragmen, Seyh Haydar'in müridleri karsisinda çok zor
duruma düsen Sirvan sahi Ferruh Yesar, damadi olan Akkoyunlu Yakub Bey'den
yardim istemek zorunda kaldi. Bunun üzerine, kendisi sünni olan Sultan Yakub,
siilik faaliyetlerini yakindan takip ettigi Seyh Haydar üzerine yürümenin tam
zamani oldugunu düsünerek derhal harekete geçti. Süleyman Bisen emrindeki bir
orduyu SafeviSeyhi üzerine gönderdi. Seyh Haydar bu çarpismada az sayida muridi
ile büyük bir gayret göstererek Akkoyunlu ordusunu yenmek üzere iken basindan
aldigi bir ok isabeti sonucunda öldü. Ismail disindaki ogullari da bu çarpismada
katledildi.
Akkoyunlu Devleti'nin Uzun Hasan'dan sonraki bu mesud ve parlak günleri fazla
devam etmedi. 1490 yilinda Tebriz'de meydana çikan bir veba salgini önce
Sultanin annesi Selçuk-Sah Begüm'ün, sonra ogullarindan Yusuf Mirza'nin ve en
sonunda da Sultan Yakub'un ölümüne sebep oldu. Çok genç yasta iken vefat eden
Sultan Yakub Bey'in oniki yil süren hükümdarlik devri Akkoyunlu Devleti'nin
parlak bir dönemini teskil eder. Ancak öldügü zaman, çocuklari çok küçük oldugu
için Akkoyunlu devleti bir buhran dönemine girmistir.
11- Baysungur Bey
Sultan Yakub'un ölümü üzerine yerine, çocuk yasta olan üç oglundan Baysungur,
devlet ileri gelenleri ve bazi boy beyleri tarafindan hükümdar ilAn edildi.
Ancak ülkenin baska taraflarinda da, diger boy beyleri baska sehzadeleri
hükümdar ilAn ettiler. Bu sebeple ülke içerisinde karisikliklar basladi.
Baysungur taraftarlari kisa sürede bu karisikliklari önlediler. Bu sirada, genç
hükümdarin atabegi olan SufiHalil, kendisine rakip olan umerAnin bir kismi ile
bazi sehzAdeleri öldürterek devlet idaresine hakim oldu. Ancak bu durum fazla
uzun sürmedi. Onun idaresini istemeyen emirlerin bir çogu DiyArbekir valisi
Süleyman Biçen ile anlasarak Sufi Halil'i maglup ettiler ve onu yakalayarak
öldürdüler. Bu olaydan sonra Süleyman Biçen Bey Baysungur'a atabey oldu.
Ancak, emirlerin bir kismi, Alincak kalesinde hapis bulunan Uzun Hasan'in torunu
Rüstem Mirza etrafinda toplanarak onu hükümdar ilAn ettiler. Süleyman Bey bu
kuvvetler üzerine yürüdüyse de maglup olarak Diyarbekir'e kaçti. Bu gelismeler
üzerine Sultan Baysungur, annesi tarafindan dedesi olan Sirvan Sahi Ferruh
Yesar'in yanina giderek ona sigindi (1492). Diyarbekir'e kaçmis olan Süleman
Biçen ise yakalanarak öldürüldü.
12- Rüstem Bey
Baysungur'un Sirvan Sahi'na siginmasindan sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina
Rüstem Bey geçti. Bes yil kadar devletinin basinda kalan Rüstem Bey'in
hükümdarligi dönemi karisikliklarla doludur. Öncelikle saltanati tekrar elde
edebilmek ümidinde olan Baysungur, kardesi Hasan Bey ile birlikte harekete geçti
ise de yakalanarak öldürüldü. Daha sonra Isfehan valisi ile Gilan hükümdari
isyan ettiler, ancak bu isyan da kisa sürede bastirildi.
Bu isyanlardan sonra Rüstem Bey Safeviler ile mücadeleye giristi. Sultan Yakub
zamaninda kendilerine büyük bir darbe indirilen Safevimüridleri, Ali b.
Haydar'in etrafinda toplanarak yeniden teskilAtlanmaya baslamislardi. Bir kisim
Karakoyunlu boylarini da maiyyetine katan Ali, devlet kurmak için harekete
geçti. Ancak ona bu firsati vermek istemeyen Akkoyunlular, onu agir bir
yenilgiye ugratarak öldürdüler(1493).
Rüstem Bey'in karsisina, Akkoyunlu tahtini ele geçirmek için yeni bir rakip daha
çikti. Ugurlu Mehmed'in oglu ve Fatih Sultan Mehmed'in kizindan torunu olan
Ahmed Bey, dayisi Osmanli hükümdari II. Bayezid'den aldigi yardimlarla Rüstem
Bey üzerine harekete geçti. Rüstem Bey, Ahmed Bey'e karsi çikti ise de,
emirlerinden birçogunun kendisine hiyanet etmesi sebebiyle yenilerek öldürüldü
(1496).
13- Ahmed Bey
Boyunun ve kollarinin kisaligi ve sismanligi sebebiyle Göde lAkabiyla meshur
olan Ahmed Bey Akkoyunlu tahtina oturur oturmaz isyanlar bas gösterdi. Bunun
üzerine Ahmed Bey isyancilara sert davranarak onlari öldürmeye basladi. Ancak
Isfehan tarafinda çikan bir isyani bastirmak için giristigi harekAtta kendisi de
öldürüldü. Saltanati bir sene kadar sürdü. Göde Ahmed Bey'in öldürülmesinden
sonra Akkoyunlu Devleti hemen hemen parçalanma noktasina geldi. Emirlerin her
biri Akkoyunlu sehzAdelerinden birisini ayri ayri yerlerde hükümdar ilAn
ettiler. Böylece Akkoyunlu Devleti içerisinde siddetli bir karisiklik basladi.
Bu mücadeleler sirasinda pek çok emir öldügü gibi, Yezid'de hükümdar ilan
edilmis olan Mehmed Mirza da öldürüldü.
b- Akkoyunlular'in Parçalanmasi ve Yikilisi
Bu karisiklik içerisinde parçalanmak üzere olan Akkoyunlu Devleti Yakub Bey'in
oglu Murad ile Elvend Bey arasinda taksim edildi (1501). Bu paylasmada Irak-i
Arab, Irak-i Acem, Fars ve Kirman ülkeleri Murad'da kalirken, Azerbaycan, Erran
ve Diyarbekir bölgesi de Elvend Mirza'nin idaresine verilmisti.
Akkoyunlu Devleti'inin parçalanmaya yüz tuttugu bu dönemde Safeviler
Azerbaycan'da güçlü bir devlet olarak ortaya çikiyordu. Erdebil Seyhi'nin oglu
olan ve agabeyi Ali'nin Akkoyunlular tarafindan öldürülmesinden sonra
Safevilerin basina geçen Ismail, babasinin müridlerini etrafina toplayarak her
geçen gün biraz daha güçlenmeye basladi. O, Akkoyunlularin dahili
mücadelelerinden de istifade ederek ülke içerisinde rahatça dolasma imkanini
buldu ve Erzincan'a gelip burada teskilAtlanmaya basladi. Bu sirada Osmanli
padisahi II. Bayezid'in Modon ve Koron'un fethi ile mesgul bulunmasi dolayisiyla
Osmanli teb'asindan da binlerce kisi Erzincan'a gelerek müridleri Ismail'e
katildilar. Akkoyunlu Devleti içerisindeki Karakoyunlu cemaatleri ile
Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki Osmanli ve Dulkadirlilara tabi boy ve
oymaklarin Erzincan'daki seyhlerinin etrafinda toplanmasi neticesinde Safeviler
oldukça güçlendiler.
Ismail, önce Sirvan Sahi Ferruh Yesar üzerine yürüyerek onu öldürdü (1501).
Safevi seyhi Ismail bundan sonra Akkoyunlu topraklarina saldirmaya basladi.
Bunun üzerine Elvend Mirza kuvvetleriyle Safevilerin üzerine yürüdü. Nahcivan
yakinlarindaki Sürur mevkiinde karsilasan iki ordudan Elvend Mirza'nin
kuvvetleri kalabalik olmasina ragmen Akkoyunlular yenildiler. Akkoyunlu
ordusunun büyük bir kismi ile beylerden bir çogu savas meydaninda öldürüldüler.
Bu savas neticesinde Azerbaycan Safevilerin eline geçti. Akkoyunlular'i bozguna
ugratan Sah Ismail Tebriz'de sahlik makamina oturarak Safevi Devleti'ni resmen
kurdu (1501).
Sah Ismail karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak kuvvetlerinin bir çogunu
kaybeden Elvend Mirza Erzincan taraflarina çekilerek asker toplamaya basladi.
Ancak onun Erzincan taraflarinda bulunmasi Sah Ismail'in pek hosuna gitmedi.
Çünkü Anadolu'dan gelen Sah Ismail taraftarlarinin yollari kesilmis oluyordu. Bu
sebeple Sah Ismail, Sarikaya mevkiinde bulunan Elvend Bey üzerine yürüdü. Elvend
Mirza ve askerleri ise mukavemete cesaret edemeyip Tebriz'e dogru çekildiler.
Sah Ismail onlarin Tebriz yönüne gittigini ögrenince geri döndü. Bunun üzerine
Tebriz'e çok yaklasmis olan Elvend Mirza, Hemedan yolu ile Bagdad'a kaçti.
Bundan sonra hükümetini ele geçirmek için mucadeleye devam eden Elvend Mirza
basarili olamadi. Yalnizca Diyarbekir bölgesinin küçük bir kismina hakim olan
Elvend Mirza 1504 yilinda vefat etti.
Elvend Bey'i bertaraf eden Sah Ismail, bu defa Akkoyunlu Sultan Murad üzerine
yürüdü. Murad, Hemedan yakininda Alma-Kulagi denilen yerde Sah Ismail
kuvvetlerini karsiladi. Ancak yapilan savasta büyük bir maglubiyete ugrayarak
kendisi güçlükle kaçti. Askerlerinin bir çogu ile emirleri ise öldürüldüler. Sah
Ismail bu zafer ile Irak-i Acem, Fars ve Kirman'i devletine katmayi basardi
(1503). O, daha sonra DiyArbekir çevresini de eline geçirerek bütün Akkoyunlu
ülkesine sahip oldu.
Sah Ismail'e maglup olduktan sonra önce Suriye'ye kaçan Sultan Murad daha sonra
Dulkadir-oglu Alaüddevle Bozkurt Bey'e iltica etti. Bu sirada Alaüddevle'nin
kizlarindan birisi ile evlenen Murad, buradan Osmanli ülkesine giderek Yavuz
Sultan Selim 'in hizmetine girdi. Yavuz Sultan Selim'in Çaldiran seferine de
katilan Sultan Murad, sefer dönüsünde bir miktar kuvvetle beraber DiyArbekir'in
fethi için görevlendirildi. Ancak Sah Ismail'in Urfa valisi olan Eçe Sultan
Kaçar, emrindeki az bir kuvvetle Murad üzerine gelerek onu bozguna ugratti.
Yapilan savasta Murad Bey de öldürüldü ve kesik basi Sah Ismail'e gönderildi
(1514).
Böylece son Akkoyunlu hükümdarinin da ortadan kalkmasi ile Safeviler bütün
Akkoyunlu topraklarina sahip oldular. Sah Ismail, yalniz Akkoyunlu hanedanini
ortadan kaldirmakla kalmamis, Akkoyunlulara tabi olan bütün boy ve oymaklari da
merhametsizce öldürmüstür.
Onun katliamindan kaçip kurtulabilen Akkoyunlu boylari ise Memluk-lular'a,
Dulkadirlilar'a ve Osmanlilara' siginmislardir.
Akkoyunlu Devleti'nin yikilmasindan sonra Anadolu'da yasayan Akkoyunlu ulusu,
görünüste Osmanli Devleti'ne bagli olmakla beraber, XVI. yüzyildan baslayarak
CelAli isyanlarina genis ölçüde katilmislardir.
II- TESKILAT VE KÜLTÜR
XV. yüzyilda siyasibir birlik kurarak Dogu Anadolu, Irak ve Iran'a hakim olan ve
Uzun Hasan'in hükümdarligi zamaninda en genis sinirlarina ulasan Akkoyunlu
Devleti; örgütlenme, yönetim, düsünce yapisi ve sosyal hayat bakimindan Anadolu
ve Iran'da kurulmus olan Müslüman-Türk devletlerinin etkisi altinda kalmistir.
Bu devletin teskilAti, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teskilAti gibi
CelAyirliler Devleti teskilAtina ve dolayisiyla Ilhanlilarinkine dayanir.
Hükümdarin seçilmesinde sülale ileri gelenleri ile ulusun reisleri söz sahibi
idiler. Hükümdar ayni zamanda ulusun da basiydi. Akkoyunlu hükümdarlari seçimle
basa gelirlerdi. Hükümdarlarin simge olarak çetr ve beyaz renkte sancaklari
vardi. Paralarinda Sultan ünvanini kullanirlardi. SehzAdeler, diger Türk
devletlerinde oldugu gibi, gençlik çagina geldikleri zaman bir vilAyetin
idaresine tayin olunurlar ve atabeyleri ile birlikte bu bölgeyi idare ederlerdi.
Vilayetlerin idaresi validen sonra kadi ve subasilara birakilmisti. Kadilar
ser'i islere bakarlar ve kisiler arasindaki hukuki davalari hallederlerdi.
VilAyetin bütün askeri ve inzibati islerinden ise Subasilar sorumlu idiler.
Akkoyunlu Devleti'nin saray örgütü baslangiçta Ilhanlilar ve Timurlularinkine
benzemekle beraber daha sonralari Selçuklu ve Osmanli tarzinda gelismistir. Uzun
Hasan, büyük fetihlerden sonra Istanbul'daki Osmanli sarayi ölçülerinde bir
saray yaptirmis ve çagdasi olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir teskilAt kurmustur.
Akkoyunlu sarayindaki memuriyetler Anadolu beyliklerinde görülen rikAbdar,
tesrifatçi, çasnigir, mirahur, kusçu, muhasip, hazinedar, nekkareci, Sarabdar,
Ferras gibi ünvanlardan olusmaktaydi.
Selçuklularda oldugu gibi Akkoyunlularda da yönetim islerinin yürütüldügü makam
Büyük Divan idi. Divan reisine Sahib-i Divan denilmekte olup bir mühre sahipti
ve gereken belge ve kararlari bununla mühürlerdi. Bundan baska divanda sahib
denilen vezirlerle, her biri bir nezarete karsilik gelen teftis, tugra, istifa
(maliye), adl ve arizidivanlarinin nazirlari, kazasker ve pervaneci bulunurdu.
Bunlardan baska bazi büyük boy beyleri ile sülaleye mensup beyler de divanin
tabii üyesi idiler. Bu beylerin en büyügü olan Emir-i a'zam hükümdarin
katilmadigi seferlerde baskomutanlik görevi yapardi. Valilikler, sülale
mensuplarina ve emirlere verilir. Bunlar da ellerinde bulunan topragin gelirine
göre asker beslerlerdi.
Akkoyunlu Devleti'nde, ordunun temeli yaya ve atli kuvvetlerden olusuyordu.
Süvari birlikleri, Bayindirlilar basta olmak üzere çesitli boylardan seçilir ve
sayilari 30.000'i bulurdu. Uzun Hasan bu birliklere, Osmanlilar'da oldugu gibi
kasaba ve köylerden alinan piyade azablarini da katti. Çerik adini tasiyan ve
eyalet valilerinin emrinde topraga bagli olan timarli sipahiler de devletin
kurulmasinda ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermistir. Bunlardan baska
deveci, yamci, ra'denbaz, bAzbAz, kusçu ve parsci gibi zümreler de Akkoyunlu
ordusunda yer almaktaydi.
Akkoyunlu devletinde, ordu emirlerinin ilAn ve duyurulmasi, askerin çagrilmasi
ve toplanma yerlerinin ilAnini Tavaci adi verilen askeri memurlar yapardi. Bunun
yaninda tavacilar, bütün askerleri bir deftere kaydeder ve böylece asker sayisi
her zaman bilinirdi. Hassa askerleri maaslarini divandan alirlar, azablar ve
çeriklere ise yalnizca harp zamanlarinda maas ödenirdi. Uzun Hasan Bey'in toprak
örgütü ve timarli sipahiler hakkindaki yasalari Hasan Padisah Kanunlari olarak
taninmis olup, çiftçiden, esnaftan, san'atkArdan ve tüccardan alinan vergilerin
adil bir sekilde tarh ve tahsil edilmesi için meydana getirilmisti. Hatta Hasan
Bey bütün örfi vergilerin kaldirilmasini istemisse de mülkive askeri
idarecilerin itirazlari ile karsilasinca bunu gerçeklestirememistir. Hasan
Bey'in kanunnAmesi Osmanlilar tarafindan bir müddet, Safeviler tarafindan da
uzun müddet kullanilmistir. Bu kanunnAme, Akkoyunlu Türkmen Devleti'nin IslAm
malihukuk tarihine yaptigi önemli bir hizmettir.
Akkoyunlular zamaninda bilim ve fikir hayati da önemli ölçüde gelismis idi.
Özellikle Uzun Hasan Bey devrinde ilim ve fennin yayilmasina çok önem
gösterilmis, bu amaçla ülkenin her yaninda medrese, imAret ve diger hayir
müesseseleri yaptirilmistir. Uzun Hasan ve ogullari Halil ve Yakub Beyler Iran,
Irak, Mavaraünnehir ve Türkistan'daki bilgin ve san'atkArlari saraylarina davet
ederek onlari himaye etmislerdir. Uzun Hasan'in davet ettigi bilginlerin basinda
gelen meshur matematikçi ve astronom Ali Kusçu, hacca gitmek üzere Tebriz'den
geçtigi sirada Uzun Hasan Bey'in rica ve israri ile orada kalmisti. Yine uzun
süre Akkoyunlularin sarayinda kalarak onlar adina kitap yazan bilgin ve sair
Celaleddin Devvani, felsefe konularini içeren AhlAk-i CelAliile Uzun Hasan
dönemindeki askeri durumu anlatan ArznAme adli eserlerini Uzun Hasan'a ithaf
etmistir. Ayrica Hasiye-i Kadime ve RisAle-i AdAlet adli eserlerini ise
övgülerini gördügü Halil ve Yakub Beyler adina yazmistir. Uzun Hasan Bey'in
medreselerinde bu Alimlerden baska Tahranli MevlAna Ebu Bekir, yüksek
riyAziyatçi olan Mahmud Can, alim ve edip Kadi Muslihiddin Isa ve sonradan
Osmanlilarin hizmetine geçecek olan ve mühim görevlerde bulunan Idris-i
Bitlisigibi Alimler hizmet etmislerdir.
Akkoyunlu Devleti zamaninda imar faaliyetlerine de önem verilmis, hanedan
mensuplari ile büyük beyler çok kisa süren zamanlarinda gerek Anadolu'da ve
gerekse Iran'da cami, medrese, kervansaray, hastahane, türbe ve saray gibi pek
çok eser meydana getirmislerdir. Ancak bu eserlerin çogu günümüze ulasmamistir.
Bunun sebebi ise yalnizca zamanin tahribi degil, bilhassa Safevilerin,
Akkoyunlular'in yaptirmis oldugu ictimaieserleri plAnli bir sekilde
yikmalaridir. Akkoyunlular zamanindaki bayindirlik müesseseleri, özellikle Uzun
Hasan ve onun ogullari zamaninda basta Tebriz olmak üzere ülkenin pek çok
yerinde insa edilmistir. Hükumet merkezinin Tebriz'e tasinmasindan sonra
Sahib-abad mahallesinde büyük bir saray, Uzun Hasan Camii, büyük bir hastahane
ve Nasriye medresesi gibi eserler yapilmistir. Bunlardan baska Uzun Hasan'in
Mardin'de yaptirdigi hastahane, ashane ve misafirhane; Tercan'daki cami ile
Tebriz'deki Kayseriye Çarsisi, Bayindir Bey'in Ahlat'taki imaret, medrese, cami
ve hamami gibi eserleri sayabiliriz. Akkoyunlularin ilk merkezi olan
Diyarbakir'da da Hoca Ahmed'in 1489 yilinda yaptirdigi Ayni Minare Camii,
Cihangir'in oglu sultan Kasim'in yaptirdigi Seyh Matar Camii bulunmaktadir.
Mardin'de bulunan Sultan Kasim (Kasimiye) Medresesi de bu devrin önemli
yapilarindindir.
Akkoyunlu hükümdari YAkub Bey devrinde onun himayesi ile minyatür sanati da
büyük bir gelisme göstermistir. Akkoyunlulardaki bu minyatür gelenegi
Safevidevleti zamanindaki minyatürler üzerinde derin tesirler birakmistir.
Kaynak:Osmanli tarihi
AKKOYUNLULAR DEVRİNDE ÇEMİŞGEZEK
Anadolunun dogusunda bir oymak ve bu oymaktan bir emaret ve bir ulus meydana
getirerek nihayet bir Imparatorluk kuran Akkoyunlu-larm ananevi şeceresini Ebü
Bekr-i TahrAni el lsfahani (1) KitAb-ı Di-yar-i Bekriye* (2) adh eserinde:
Akkoyunlulann ilk padisaklan olan Kara Yülük Osman beyin soyu (3) (52) nci
babada Oguz Hana çıktıgı ve bunlarm Oguz, yani Türkmen ilinin Baymdir ulusundan
bir oymaga mensup olduklan, Uzun Hasanm ise (39) uncu ceddi Bisut (Basat) (4)
Han oldugu, bayraklarmda koyun renizi bulundurmalan ve mezar taşla-nna koyun
heykelleri (5) kazıttıklan dolayısıyla bunlarm eskidenberi koyun totemine bagh
olduklan ve Müslüman olduktan sonra da bu totenıi terketmediklerinden
kendilerine Akkoyunlu (6) denildigi şeklinde kayd'ştwif tir.
' (1) Ebü Bekr-i Tahranf, evvelA 12/Mart/1447 yıh siralarmda Karakoyunlu
hükümdan Cihanş.ah m ve oglu Muhammed Mirzamn maiyetinde Kadı-i leşker lik
ettigi- ve kendisinin münşi ve 1457 yillarmda isvj haylı yaştı bulundugu ve
Ci-hanşahın maflübiyet ve katlinden sonrA da 11 Kasim 1467 de Uzun Hasanm
mai-yetine girerek ona da hizmet ettitinij !Alim, fadil olup muderrislik de
yaptıgmı ve bu eserini Uzun Hasana ithafen mufassal bir Akkoyunlu tarihi
şeklinde yazmaga başladıgını ve Uzun H&sanin- emriyle (1471-875 H.) de
bitirdifini bu eserinde yazmaktadir.
(2) Bu eser, ewelA Iraklı tarihçi AbbAs AzzAv! tarafmdan Basra'da aviikat
Muhammed Ahmet Beyin kütüphanesinde yazma (421) sahife olarak bulunmuştur. Abbas
Azzav!, bu nüshadan daktilo ile iki kopye yaptırmış, bunlardan birisini Ord.
Prof. M. §.' Günaltaya, di§enni ise Prof. M. H. Yınanç'a göndermek suretiyle
Türk tarihçilerinin istifadesine sunmak iyili§ir.i göstermiştir. Akkoyunlu ve
Karakoyunlu tarihi hakkında araştırmalar diye Belleten. C. 18. !3a. 70. s.
179-182 de yazdıfı çok degerli ve faydalı makale sahibi sayın Adnan Sadık Erzt
ise Mtikrimin Halil Bey nezdindeki nüshadan iki nüsha daha teksir ettirmistir.
Bunlardan birisi W&kale sa-hibinde, digeri de Prof. Dr. W. Htez'in elinde
bulunmaktadir.
(3) Kara Yülük Osman beyin anası Trabzon İmparatorluk ailesine mensup
Mari Komnen nammda bir kadmdir. Ken'disi de Imparator Alexis in kizlarmdan
birini almıştır. .
(4) Bisüt Han, yüz yirrai yıl saltanat sürdü, Mogol askerii babasimn evine
hücura ettigi vakit annesi ona hamileydi, kaçarken dogurdu ve onu yolun üsttine
atarak savuştu. İhtiyar bir kadm onu kaldırdı, ihtimamla saklayıp büvüttü,
yürü-nıege başladı, kadm onu dört ay inek sütiyle besledi, babası Uruz Koca
tekrar ülkesine d5ndögü zaman oflunun hayatta oldufunu ögrendi, araştırdı, buldu
ve ka-dmdan geri alarak adini Blsut (Bt-But) koydu.
Bu hikAye, KitAb-ı Dede Korkut'da da hemen ayni olarak bahsedilmektedir.
(5) Bu koyun heykelli mezar taşlarmdan bir kismmi, aradan beş yüz sene geç-tigi
hald, bAlA üzerinde taşıyan ve uaaktan bakılmca kuyruklu bir koyundan hiç de
Akkokunlular, fur*Aİi (7) ~ve oglu Fahreddin Kutlu Beyler idaresin-de XIII. üncü
asır sonkrma dogru Do
u Anadoluda, Kuzeyde Bayburt Güneyde Urfa — Mardin olmak
üzere Fırat ile Diclenin muhtelif kolları-nın suladıgı bölgelerde kışlak ve
yaylak yaparak dolaşdıkları, bu sıralar-da ülkenin geçirdiği büyük Anarşi içinde
bir çok kargaşalıklara, savaşla-ra katılarak öteye beriye akmlar yapmışlar ve en
nihayet XIV üncü asır iptidalannda, Fahreddin Kutlunun dört oğlundan Kara Yülük
Osman (8) Bey, UrfA'yı Döger boyundan, Kemah'ı Timur'un muhafızı Şemseddinden,
Erzincan ve havalisini Mutahhartenin torunu Yar Aliden, Çemişgezeg'i Pir
Hüseyinden, Harputlu Dülkadir ogullarmdan, Erzurumu Karakoyun luların valisi Pir
Ahmed' Beyden, Mardin'i Karakoyunlulann muhafızı E-mir NAsırdan alarak Akkoyunlu
hükümetini (1402 — 1435) de kurmağa muvaffak olmuştur.
farkı olmayan beyaz mermer taşlı bir mezarlığın, ewelce Tunç ilinin Çarsancak
kazasına baçlı iken bugün Pertek kazasına baçlı bulunan Vasgert nahiyesinin
Vasgert köyünde raevcut olduğu tespit edihniştir. Hiç şüphe yoktur ki, bu
mezarlık, uzun zaman bu bölgeyi ellerinde bulunduran Akkoyunlulara aittir.
Esasen bu köy, ilk ve orta cat dekoruna bağlı yüksek ve hakim bir tepe üzerinde
kurulmuş va üzerinde harabeler halinde birçok bina izlerine de tesadüf
edilmiştir.
Bundan başka Harput'un batısında ve Harput'a (25) km. mesafede (Sün) köyünde
mermer oyma bir koyun heykeline tesadüf edilmiştir, köy halkı buna (Koç Baba)
derler ve mukaddes tanırlar. Koç Baba, bir aralık ortadan kaybolmuş. .,
Köylüler, bunu köyleri için bir felAketin geleceğine hamlederek korkmuş ve matem
tutmuşlardır. Aradan hayh zaman sonra, bir sabah bakmışlar ki, Koç Baba yerli
yerinde duruyor, bu defa da sevinmişler ve Koç Baba'nın köylerin* tekrar
gelişini uğur sayarak kurban kesmişlerdir.
Halbuki iş öyk değildir, ihtimal bir açık gözlü bumı meraklısına satmak için
kaldırmış ve sonra emeline muvaffak olamayınca tekrar getirmiş olacaktır.
Bu heykelin Akkoyunlular devrinden kalma bir koyun heykeli olduğuna hiç şttphe
yoktur.
Bak, aşağıda Yavuz Selim bölümüne.
(6) Karakoyunlular ise, yine Türkmenlerden Baranh aşiretine mensup ol-dukları
gibi bunlardan (4) ve Akkoyunlulardan (13) hükümdar gelmiştir.
(7) 1848 yılında komşu diğer beylerin de iştirakiyle Trabzon topraklanna ilk
defa hücum eden bu.zattır. Trabzon İmparatoru III üncü Aleksios, yegAne
kur-tuluş çaresini şöyle bir tedbir ile karşılamak istedi, kız kardeşi güzel
Prenses Ma-riayı Tur Ali Beyin oğlu Kutlu Bey ile evlendirmek ve İki taraf
arasmdaki bu akrabahk baglaın sayesinde tahtını korumaktı. Bu Maria'ya bilAhare
Despina ha-tun denilmiştir. Bak. Belleten C. 18. Sayı. 70. s. 189.
(8) Abü Bekr-i TahrAnl'nin dediği gibi Kara Yülük Osman Bey, 300 kadar harbe
iştirak etmiş, yalmz o asrm dfü, bütün tarihin en şeci ve en muharip adamlarmdan
biri olmuştur.
Ancak bu hanedan arasmda bizi yakmdan ilgilendiren V. inci hükümdar Uzun
Hasandir. Uzun Hasan, evvelce Akkoyunlu hükümdar.ı, kardeşi Cihangirin
hizmetinde bulunuyordu, bununla harp eden amcasimn uzerine yürümege memur
edilmiş, vukua gelen muharebede galip gelmiş ve oglu ile birlikte öldürülmüştü.
Sonra Amid (Diyarbekir) de hükümet Re-isi olaji kardeşi Cihangirin elinden
saltanatı almak için tepdili kıyafetle şehre girrniş ve Cihangirin sarayma
ansızın hücum etmiş ise de bunu da-ha evvelden haber alan Cihangir, saraymı
bırakarak firara mecbur kalmıştı. Bu siralarda Uzun Hasan, henüz hükümdar
degildi, yalnız Amid'i zaptetmişti. Nihayet kardeşlerini kendisi ile barışa ve
kendine tAbi olma-ga mecbur ederek Nasrad'din ebü NAsır* unvaniyle (1453 — 857.
H) yi-hnda Akkoyunlu hükümetini kurdu.
Uzun Hasan birçok fütuhatta bulunduktan sonra (1465 — 869. H) de Harput'u
Dulkadir oglu Asian Beyin elinden alarak, onu inaglup ve E1-bistan a kadar takip
ederek sulha mecbur etmiş ve kalenin anahtarlan-m teslim almıştı.
' Uzun Hasan, Harput kalesine hakim olduktan sonra kalede birçok tamirat
yaptırdıgmı ve kitabe bıraktıgını, Fatih Ahmet türbesinin önlerlnde ve Kureyin
üstündeki tepelerde yaptırdıgı muazzam bir köşkte, AnAsı Sara hatunla kansmm (9)
oturduklarun Nureddin Ardıçoglu hu-sus! bir rnakalesinde yazmaktadir.
Fatih Sultan Mehmed, (1451) de Trabzon uzerine yürümüştü. O za-man Uzun Hasan,
Fatihe karşı çok mütevazı ve uysal davranmıştı. On sene sonra (1461) de ikinci
seferinde Uzun Hasan, yakm akrabasi olan Trabzon Imparatoru David Komnen i, bu
badireden kurtarmak için Fa-tihi meşgul etrnek üzere Erzurum — Istanbul yolu
uzerinde ve Tokatm Dogusunda bulunan (Kaçunlu Hisar) i, mutasarrifi Huseyin
beyden gas-ben almış bulunuyordu. Fatihin bu kaleyi geri almasi ve Trabzon
uzerine kati hareketi Uzun Hasam telAşa düşürmüş, hattA sulh istemek üzere
anasmı (10) Fatihin yolu üzerindeki Erzincan'a göndermiş, Fatihle Impa-
(9) Uzun Hasan'ın karısı, Trabzon Imparatoru David Komeh'in kardesinin biziydi.
(10) Uzun Hasan'm anasmm adi, Sara hatundu, bunun hakkmda yarim aan ewel Harput
büyükleri arasmda şöyle bir tarihl hikAye söylenir dururdu.
Uzun Hasan'in Harput'da bulunan anasi Sara Hatun Fatih'in yolunu Erzin-can'da
kesti, ve Fatih'le oglu arasmda dostluklar tesisine çahştı ise de, Fatih, b\i
hanımı bir hükümdar anasına lAyık hürnıetle kabul etti v yanma alarak ordusu ile
birlikte Trabzon'a götürdü.
Bu hAdise şöyle hikAye edilirdi:
Fatih, Erzincan ovasmda otafmi kurup askerine ve etrafmdaki iimerasma nihayet 24
saatlik bir dinlenme fırsatı verdigi sırada, çadan önüe yafız bir at ttzerator
arasında vukubulacak mıtharebede tamanıen tarafsız kalacagmı temin ile (1463 —
867. H) de Fatihle aralannda bir muahede imza edilmişti,
Fatih Trabzon'a gitmiş, denizden ve karadan şehri sıkıştırmca İmparator, boyun
egmefe meebur kalmış ve şehrin anahtarlannı teslim ile ailesi ve kendisi
Istanbula nakledümişlerdi.
Uzun Hasan, bundan sonra en büyük düşmanı Kara Koyunlu hükümdarı meşhur Cihan
Şahı (1467) de ve sonra Teymurlardan Ebu Said Hanı da (1469) da Aras
muharebesinde maglüp ve esir ederek her ildsini de öldürtmüştü. Işte bu
Galebelerden cüret ve cesaret alarak üç dört sene gibi az bir zaman içerisinde
kuvvetleriyle daima harekette bulunarak ülkesini Horasandan Acemistanm yarısım
içine almak suretiyle Karamana kadar genişletmişti. Sonra Osmanlılardan kaçan
Karaman ve Candar ofullarmın teşvıkiyle (1472) de Osmanlı hududunu geçti ve
Tokatı ya-kıp yıktıktan sonra Karaman ülerine kadar sokuldu.
Fatihe gönderdigi bir mektupda: Adap dışına çıkarak Adeta meydan okur gibi bir
lisan kullanıyor, (KApadokyayı ve Trabzon İmparatorunun danıadı oldugund'an bir
de Trabzonu istiyordu. Fatih, bu mektubu: (— Badema üçimiz ok, lAfırmz
kılıçtır.) diye ilk baharda görüşecefini ima ile cevaplandırdı. Fatih, o günden
itibaren hazırlıga başladı. Rumeli ve Anadolu askerleriyle mevcüda 100:000 den
ibaret ordusuyla (Şevval 877 — Mart 1473) de Üsküdardan foAreket ederek
Yenişehir'e gitti, orada ordusunu gözden geçirerek hartket emri verdi. Sivas —
Erzincan'a vardı.
rinde^ve etrafında beş on muhafızı ile bir kadın iniyor, işte bu kadm, Uzun Ha-
sanın anası Sara hatundu. ,
Fatih, Sara Hatunun huzuruna girmesini ferman buyurunca, Sara Hatun, bir
kuman'dan veya bir em!r gibi serbestçe Fatih'in çadırına giriyor ve o zamanın
ana-
nesine göre el ve etek öptükten sonra, ben Uzun Hasan'm anasıyım deyince, Fatih,
kendisinin rakibi olan bir hükümdar anasınm korkmıyarak bu şekilde fütursuzca
otafına kadar gelmesini, Hatunun kahramaniıfına ve cesaretine bir delil sayarak
ona yer gösteriyor... Sohbet başlayınca, Sara Hatunun aklı başmda, sözü sohbeti
yerİnde ve aynı zamanda dindar ve bilgili bir hanım oldufunu gören ^atih,
iltifat-ı
şahanede bulunuyor. m
Sara Hatun, oglunun af edilerek araların'da sulh yapılmasmı ve aynı zamanda
Harput'da ismine izafetle bir cami yaptırmak emelinde oldugundan iradelerini
Fa-tih'ten rica ediyor. Fatih, Sara Hatunun bu iki dilefini de kaıbul cderek
yukarıda sözü geçen tarafsızlık muahedesi imza ediliyor ve Trabzon'dan dönüşünde
de camiyi yaptırıyor ve ismine izafetle bu camiye Sara Hatun camii deniliyor,
Aradan beg yüz yıl geçtifi halde bugün1 Harput harabelerinin üzerinde
mev-cudiyetini hala muhafaza eden bu cami, Sara Hatun ismiyle anılmaktadır.
O sırada Uzun Hasan da 70.000 kişilik bir kuvvetle Tebrizden ilerli-yerek
Tercan'a kAdar gelmiş ve garbi Fırat kıyılarını tutmuştu.
Fatihin öncü akmcılarının kumandanı olan Mihal oglu All Bey, bu hali görünee
korkusundan düşmanla temasdan çekinerek geriye döndü. Arkadan bir fırka hafif
süvarj ile ilerlemiş olan Has Murat Paşa ise, şe-caatine güvenerek Vezir Mahmut
Paşanın sözünü dinlemeyip Fıratı geç-ti. Uzun Hastmn oglu Ugurlu Mthmet Bey iyi
bir tabya kullandı, bu kuweti içeri çekerek'tarümar etti. Has Murad Paşanın
birlikleri tamamen maflüp ve perişan oldu, kendisi de Fıratta boguldu.
Fatihin en cesur bir birlifinin bu suretle mahvedilmesi Uzun Hasanı büyük
ümitlere düşürdü. Aldıfı mühim miktardaki esirleri önüne kata-rak ordusuyla
tedrici surette daha gerilerde emin müdafaa hattı kurmak üzere Bayburt'a do
ru
çekilirken Fatjh arkasmdan yıldırım süratiyle, Erzincan — Erzurum — Bayburt
Mçktninin arasında bulunan (Otluk Be-li) nam mahalde Uzun Hasana yetişti.
Muharebe (16 Rebiül - Evytl 878 — 11 Agustos 1473 Çargamba günü başladı. Bizzat
Uzun Hasanın idare tti
i merkez kuvvetlerine karşı Fatihin hücumu ve bu sırada
Uzun Hasanın oglu Zeynelin maktul düşmesi karşı tarafın maglübiyetine sebebiyet
verdi. Uzun Hasan, az bir maiyetle kagabildi.
Fatih, bu muvaffakıyetten pek ziyade memnun kaldı, esir aldıgı 40 bin kişiyi
serbest bıraktı ve üç gün ordugAhta kaldıktan sonra, Padişahın ve ordu erkAmnın
arzuları hilAfuıa Vezir Mahmud Paşa (11) nın israriy-le Uzun Hasanm takibinden
vazgtçildi. Bunun üzerine Fatih, Uzun Ha-sarim sayılı ümerasmdan beş kişiyi
Amasyaya gönderdikten sonra kendi-si de arkalarmdan İstanbula döndü.
Bu muharebeden sonra, topraklarından büyük bir kısmım ve birçok mühim kalelerini
ve kuvetlerini kaybeden Uzun HAsan, yeni kuvvetleriy-le Gürcistan'da bazı
faaliyetlerde bulunmuş ise de artık belinj dogrula-mamış ve nihayet (1478 — 883.
H) yılı başında Tebriz'de ölmüştür (12).
Uzun Hasanın yedi evlAdı, y©di de torunu vardı. Payitahtını Amid' den Tebrize
nakil etmişti, Tebriz'de muhteşem bir saray teşkilAtı kuran,
<11) Bu yüzden Fatih, Istanbul's gelir gelmez Vezir Mahmut Paşayı öldürttü.
Istanbul'da Mahmut Paşa semti ve pazarı bu- zatm ismine izafe edilmiştir. Yine
bu semtte büyük bir camii vardır, türbesi de bu camiin yanmdadır.
(12) Gerçi halk arasında Uzun Hasan'm mezarmm Çemişgezek'te oldugu ve
tti-rbesinin üstünde büyük bir dergAh bulundugu söylenmekte ise de, bu dogru de-
^ildir, . , . .
Bu türbe, hükümetini Erzincan'dan Çemişgezek'e nakleden AlA al-Din Davud Şahm
oflu Qenaişgezek Eıtıfri ŞeyhFHasaa'a
Ilimleri, şairleri etrafma toplayan ve gayr-i medeni bir halde olan
ulusu-medeniyete intibak ettirmeje çalışan, birçok din! ve ilmi ve hayre
.''matuf müesseseler kurmak, devletini tanzinı ve teşkilAtlandırmak için
kanunlar ve nizarnlar yapan, ve başka dillerden türkçeye eserler tercüme ettiren
ve hattA Kur'am Kerimi bile Türk diline çevirterek bunu huzurunda okutan Uzun
Hasan, muhakkak ki, XV nci asrm en büyük ve en şayan-ı dikkat bir türk
hükümdarıydı; fakat saltanat veraset işini . btitün Türk devletlerinde oldugu
gibi - bir kanun veya bir oife bagliyama-di
mdan ve yaptıgı teşkilAtm merkezi
olmaması yüzünden ulusuna ba
-h boy ve oymak beylerinin münferiden har.eketleri
ve birbirleriyle mücadeleleri yüzünden pek az bir zaraan içersinde yıkılıp
gitmiştir.
Uzun Hasanın arazi teşkilAtı ve timarh Sipahiler hakkmdaki kanunlari (Hasan
Padisah Kanunlan) narniyle meşhur olup bu kanunlardan (Harput Livasi Kanunnamesi
(13) nin hükmü Doguda Yavuz Sultan Se-lim devrinde bile tatbik ediliyordu.
(13) 1 — Tafsil-i Kanunname-i Liva-yi Her hurt:
Bermuceb-i kanun-ı osmani mahsulAt-ı kura ma'a sehir re bac ve tamga' ve sair
cihat hAki der şehr-i mezküre'est bermuceb-i kanun Hasan Padisah nehade şüde
bimarifet-i mir-i miran ve bikadı-i Amid biihtiyar RiayAy-ı VilAyet-i mezbüre.
2 — Evvel kura da vaki olan riayAki müslümanlardır anunkim çift ola her çift
başma resm-i çift deyu ellişer osmani akçaların alalar ve anlarun kim çift
dlmaya veya bir hanede tekrar müzewiç ola anlardan .dahi on ikişer akça resm-i
bennaki alalar ve bunlardan ziraat eden kimesne olsa ziraatine göre hesap edüp
her iki dönümüne birer akça alalar ve anlar kim mücerred olalar atalanna hizmet
cder olmayup ki alAhazihi kendu öz kArlarmda olalar anlarm gibiden altışar akça
resm-i cebabennAk alalar.
Ve kef ere tayifesinden bu zikr olan rusumyat ahnmayup haman her haraçgüzar
Refer başına yirmi beşer akça tspençe alalar.
Bu zikrolunan hususlarm ahnmasinin mevsimi ewel bahar evAil-i marttadır. Andan
mukaddem almayalar.
3 — Ve ziraatlarmdan egrer müslüman ve ger kefereden hums iizre alalar amma
müslümanlarun penbelerinden ve bostanindan ve bag ve meyvelerinden yedi-de bir
alalar ve geru keferesinden hums iizre alalar.
4 — Ve resm-i Arüsiye her arüsiyeden altnuş akça alalar ol kim kiz oglan ol
nikAhı ne yerde vAki olursa olsun atasi ne yerde mukayyet ise anda alalar amma
dul avret her ne yerde nikAh olsa anda alalar.
5 — Ve resm-i asel hasil olan baldan öşür üzre alalar.
6 — Ve resm-i AsiyAb her birine ayda beş akça hesap edüp alalav ki yıllıgı
altmış akça olur.
7 — Ve adet-i afnam her iki koyuna bir akça alalar ve resm-i Yaylak her yaylakci
olan kimesnelerden ki Çihar-pA-sı ola anlann her hanesinden bir nükü yag alalar
ki iki yüz dirhem ola.
8 _ Ve ceraim-i hayvanat içün dahi ya at veya sıfır ekine girüp ziyanhk eylese
her sıfır veya at başma beşer akça cürmün alalar ve beşer akça dahi uralar
Akkoyunlu Devleti
Akkoyunlu Devleti'ni kuran hanedan Oğuzların Bayındır koluna mensuptur. Tıpkı
Karakoyunlular gibi İlhanlı hAkimiyetinin sarsılmasıyla, güçlenen Akkoyunlular,
Bayındır, Döğer, Bayat, Çepni gibi Oğuz boyuna mensup kitleleri ve İnallu,
Hacılu, Bayramlu ve Musullu gibi konar göçer cemaatleri etrafında toplayarak
fetihlerde bulunmuşlardır. Henüz 14.ncü yüzyıl ortalarında Tur Ali Bey, Trabzon
Rum devleti üzerinde baskı kurmuştu. Kara Yülüg Osman Bey'in kadı Burhaneddin
Ahmet'i ortadan kaldırması ve Sivas'ı ele geçirmesiyle (1398) Akkoyunlular
tamamen müstakil hAle geldiler. 15.nci yüzyıl başlarında devlet, Timur'un da
yanında yer alarak gücünü artırdı ve Diyarbakır merkez olmak üzere, bütün güney
ve doğu Anadolu, Akkoyunlu hAkimiyetine girdi. Uzun Hasan dönemi (1453-1478)
Akkoyunluların en parlak dönemi olmuştur. Karakoyunluları ve Hasankeyf'teki
Eyyubi hAkimiyetini yıkan Uzun Hasan, Azerbaycan'ın ele geçmesi üzerine başkenti
Tebriz'e nakletmiş ve sınırlarını doğuda Hazar'a kadar genişletmiştir. Fakat
Osmanlılara karşı Otlukbeli'nde uğradığı ağır yenilgi (1473), Uzun Hasan'ın
bütün Türk dünyasının lideri olma hayalini sona erdirdiği gibi, devletinin de
zayıflamasına yol açmış; ölümünden sonra çıkan taht kavgaları sonucunda devlet
ikiye bölünmüştür. Neticede bundan faydalanan Şah İsmail, Tebriz'i ele geçirerek
Akkoyunlu Devleti'ne son verip, Safavi Devleti'ni kurmuştur (1502).
UZUN HASAN
Uzun Hasan 1423 yılında Diyarbakır'da doğdu. Akkoyunlu hükümdarı Ali Bey'in oğlu
Cihangir, babasının ölümü üzerine tahta geçmişti. Uzun Hasan, kardeşi
Cihangir'in emri ile yaptığı askeri mücadelelerden sonra, giderek güçlendi ve
kardeşi Cihangir'i başkentten uzaklaştırarak Akkoyunlu hükümdarı oldu. Trabzon
Rum İmparatoru'nun kızı Katerina Despina ile evlendi. Trabzon'u Osmanlı
saldırısına karşı koruyacağına söz verdi. Uzun Hasan, ayrıca İstanbul'a elçi
göndererek, Trabzon Rum İmparatorluğunun her yıl verdiği verginin affedilmesini
ve karısına çeyiz olarak verilmiş olan, Kayseri yöresinin teslimini istedi.
Fatih Sultan Mehmed bu istekleri reddetti. 1461 ilkbaharında Trabzon seferine
çıktı. Osmanlı akıncıları karşısında başarısız olan, Uzun Hasan'ın
kuvvetlerinden yardım alamayacağını anlayan, Trabzon Rum İmparatoru David
Komnenos 26 Ekim 1461'de Trabzon'u, Fatih Sultan Mehmed'e teslim etti. Uzun
Hasan bu gelişmelerden sonra ülkesini Gürcistan, Suriye ve Azerbaycan yönünde
genişletmek için harekete geçti. Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'ı yenilgiye
uğrattı. Giderek güçlenen Akkoyunlu ülkesi, Horasan dışında bütün İran'ı,
Ermeniye'yi ve Mezapotamya'nın önemli bir kısmını kapsıyordu. Uzun Hasan bundan
sonra Osmanlılarla mücadeleye girişti. Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kasım Beylere
yardım ederek onları Osmanlılar aleyhine kışkırttı. Akkoyunlu kuvvetleri 1472'de
Tokat'a baskın yaptılar. Ayrıca Akkoyunlu kumandanı Yusuf Mirza, Kayseri,
Karaman, Hamideli yörelerini ele geçirdi. Bunun üzerine Fatih, doğuda kendisi
için tehlikeli duruma gelen Uzun Hasan'ı ortadan kaldırmaya karar verdi. Osmanlı
ve Akkoyunlu kuvvetleri 11 Ağustos 1473'de Otlukbeli'nde karşılaştılar. Osmanlı
topçusu tarafından kuvvetleri bozguna uğratılan Uzun Hasan İran'a çekildi.
Akkoyunlular Devleti'nin merkezini Tebriz'e naklettiler. Uzun Hasan Gürcistan
seferinden dönerken hastalandı ve kısa bir süre sonra 1478 yılında Tebriz'de
öldü.
TİMUR (1336 - 1405)
Timur 1336'da Keş'de doğdu. Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi. Barlas
aşiretinin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu. 1370 yılında
hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yaptı. 1373'de Harizm seferine
çıkan Timur, Kat şehrini ele geçirdi. Daha sonra Celyirlilerin başkenti Hocend
üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi. Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam
eden Timur giderek güçlendi. 1379'da Harizm'i tamamıyla, 1381'de de Sebzvar'ı,
topraklarına kattı. 1384'de Irakı Acem'e giren Timur, aynı yıl Esterabat'ı ele
geçirdi. 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i aldı. Azebaycan ve Ermenistan
bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlulara karşı savaştı ve 1387'de Doğu
Beyazıt, Ahlat, Adilcevaz ve Van'ı ele geçirdi. İran'a yönelen Timur, Maraga,
Rey ve Isfahan üzerine yürüdü. 1389 yılında Altınordu devleti üzerine sefere
çıkan Timur, iki kez zafer kazandı. 1391 yılında Mazerdan bölgesini ele geçirdi.
Timur, bütün Şiraz ve Kirman'ı ele geçirdikten sonra Bağdat, Tekrit, Erbil ve
Musul'a hakim oldu. Urfa'yı ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve
Karakoyunlu beylerini kendine bağladı. 1395 yılında Derbendi ele geçirerek
kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü. Özi ırmağı kıyısında
bulunan Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve
Moskova'ya dayandı. 1398'de Hindistan'a girdi. Delhi'yi ele geçirdi. 1400'de
toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine çıkma kararı aldı. Ardahan ve Kars
üzerinden Bingöl'e geldi. Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için
Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'e sığındılar. Bayezid, Timur'a bağlı olan
Erzincan'ı ele geçirdi. Timur ise 1400 yılında Erzincan'a tekrar hakim oldu ve
Sivas, Malatya ve Behisni şehirlerini ele geçirdi. Suriye üzerine yürüyen Timur
Halep'i aldı ve Şam'ı kuşattı ve aldı. 1402 yılında Erzurum, Erzincan, Kemah ve
Kayseri üzerinden Ankara'ya doğru hareket etti. Ankara'da Çubuk ovasında yapılan
savaşta Osmanlı Kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratan Timur, Yıldırım Bayezid'i
esir aldı. Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi.
1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine çıktı. Pir Muhammed'i yerine veliaht
bırakan Timur, Otrar'da öldü.
TİMUR'UN HAYATI
Timur Cengiz'den 110 yıl sonra 1336'da dünyaya gelmiştir. Babasının adı Tarağay
(Turgay) idi. Türkistan'da Keş ve Nahşep valisi idi. Annesi Cengiz Han
sülalesinden Tekin Hatun idi. Ailesine Köregen (Gürgan-Gürkan) denirdi ki, güzel
demektir. En eski Türkçe'deki hali ise kurıkan'dır.
Rivayete göre, atalarından Şahkulı Bahadur, bir rüya görür. Rüyasında kendinden
8 tane yıldız çıkar. Bunlardan sekizincisi pek parlak olup dünyanın dört bir
yanına ışık saçar. Tabirciler Şahkulu'ndan 7 göbek sonra bir oğlan dünyaya
geleceğini, ve büyük bir devlet kuracağını söylerler. İşte bu oğlan Timur'dur.
Timur demir demektir. Osmanlıca'da demir timur diye yazılırdı.
O oönemde Türkistan ve Soğd diyarında Kazgan Han hüküm sürüyordu. İyi ata binen,
iyi kılıç kullanan ve attığı oku yüzük deliğinden geçiren Timur, Kazgan Han'ın
ordusunda görev almış ve meziyetleri ile hemen göze girmişti. Kazgan Han onu
Celayirler'den Olcay Türkan adlı prensesle evlendirmişti.
Ancak Kazgan Han müstebid bir kişiydi. Halkı tarafından öldürüldü. Yerine geçen
üç han da peşpeşe aynı akıbete uğradı. Ülkeyi kargaşa sardı. İşte bu dönemde
Timur'un mensup olduğu Gürkan Türk boyu ile Celayir Türk boyu onun etrafında
kenetlendiler.
Nihayet karışıklık duruldu. ve Çağatay tahtına Tukluk Timur oturdu. Bu han da
Timur'a kumandanlık verdi. Böylece Timur hem bulunduğu Maveraünnehir'de
siyasetle ilgilenmeye başladı, hem de sofi şeyhi Pir Kutb-ül Aktab Zeyneddin
Ebubekir'e intisap ederek manevi yönünü geliştirmeye çalıştı. Bu zatı sonradan
sadr yapmıştır. (6)
Timur, Zeyneddin Ebubekir'in yanısıra Mir Seyyid Şerif ve Hoca Bahaeddin'den de
eğitim görmüştür ki, bu ikincisi Nakşıbendi tarıkatının kurucusu idi.
Manevi yönü kuvvetli olmasına rağmen Timur, siyasette her şeyi mubah sayardı.
Onun için Hakan'ı hediyelerle elde etmeye çalışır, Hakan bir şey sorarsa, ona
yanlış şeyler söyler, etrafındaki iyi adamları bir vesile ile uzaklaştırıp
yerlerine kendi akrabaları olan Barlas ve Celayir boyu mensuplarının
yerleştirirdi.
Nihayat kendini Hakanın oğlu İlyas Hoca'ya vezir ve kumandan tayin ettirdi.
Ancak bir süre sonra Han, Timur'dan kuşkulanınca, valilikten istifa edip sadece
kumandanlıkta kaldı.
O sırada İlyas'ın askerleri yağmacılığa başlamışlardı. Halk ile menla diye
bilinen hocalar (7) ve derviş takımı ayaklandı. Askerler 70 menlayı zincire
vurdular. Timur'un beklediği fırsat çıkmıştı Askerleri ezip menlaları kurtardı.
O tarihten sonra, Timur'un hayatının akışı değişti. Halk onu din kurtarıcısı
gibi görmeye bayladı. O ise kendine, Men Timur, Tangrı kulu diyordu.
Bu olay üzerine Hakan kendisini idama mahkum etti. Timur da din ehli ile bir
anlaşma yaptı. Arkasından 60 adamıyla birlikte dağa çıktı. Peşinden gönderilen
1000 kişilik bir orduyu mağlup etti. Üç yıl dağda efe hayatı yaşadı. Bir
defasında bir eşkiyanın eline karısıyla birlikte esir düştü, ama bir yolunu
bulup kurtuldu.
Çevresine toplanan insanların sayısı gittikçe arttı. Seyyidler de onu
desteklemeye başladılar.(8) Bir süre sonra Timur güçlendi. Horasan'ı,
Afganistan'ı ve Kandehar'ı aldı. Bu arada yaptığı bir savaşta ayağından okla
yaralandı ve hayatı boyunca topal kaldı. Bundan dolayı da Timurlenk diye anıldı.
Timur güçlenince, Çağatay Sülalesi'ni (9) ülkesinden atmıştı. Bir süre sonra da
Kazgan'ın oğlu Hüseyin'i bertaraf etti. Türk diyarında rakipsiz kaldı. 1369'da
ak keçe üzerinde Türk töresine göre Han ilan edildi. Semerkant'ı kendine
payitaht yaptı.
Timur, Şamanist Cengiz Han'ın kanunnamesi olan Yasakı kaldırıp yerine Şeriatı
getirdi. Yarlıkı kaldırıp yerine Tüzükü koydu. Halkı 12 sınıfa ayırdı. Bütün
tarhanlıkları vakıf yaptı.(10) Türk örfüne göre işleyen mahkemeleri, şeriat
esasına çevirdi. Ahali bu değişikliklere ayak uydurmakta çok zorluk çekti.
Ancak kolayca görülüyor ki, Asya'nın müslümanlığa adapte olmasında Timur'un payı
büyüktür. O tarihlere kadar Türkler İSLAMİ ESASLARI kendi kültürleriyle
yoğurmuşlar ve İslam'ın en güzel şekli diyebileceğimiz TÜRK İSLAM ANLAYIŞI'na
ulaşmışlardı. Ancak islami kuralların kanunlar halinde uygulanmasına pek
geçilmemişti. Timur bunu sağladı.
Timur 6 yılda 5 defa Türkistan'a sefer düzenledi. Sonra İran'daki Sıyistan'ı,
Mazenderan'ı aldı. İtaatsizlik eden Moğolları tepeledi. Bu olay da Timur'un
Cengiz soyundan olmasına rağmen, Moğol sayılarak dışlanamıyacağının bir başka
delilidir. Kaldı ki, Moğolların da bizden sayılması gerektiğini, daha önce
belirtmiştik.
1387'de İsfahan'da bir demirci ayaklanıp 3,000 askerini öldürünce, İsfahan'ı
yaktı.(11) Öldürdüğü 70.000 kişinin kellesinden küleler yaptı. Sonradan bu olay
bazı Kürt militanların kendilerine bir Demirci Kawa efsanesi uydurup, devrim
edebiyatı yapmalarına yol açmıştır.
Azerbeycan'ı Doğu Anadolu'yu zaptetti. Bilindiği gibi, Timur'un atası Cengiz'in
soyu Asya'yı hemen tümüyle kontrolleri altına almışlardı. Türkler zaten Çin'in
kuzeyinde asırlardır hüküm sürüyorlardı. Kubilay ile Güney Çin'e de hakim
olmuşlardı. Ancak 1370'de çıkan bir ihtilal, Türklerin Çin'den büsbütün
çekilmelerine yol açmıştır.
Batıda ise Cengiz'in oğlu Cuci soyu hüküm sürüyordu. Kırım'da Toktamış Han,
Kıpçak diyarında Şeyban Han ve Volga taraflarında da Orus Han vardı. Bu kardeş
çocukları birbirleriyle uğraşmadan duramıyorlardı.(12) İşte o sıralarda Orus
Han, Toktamış Han'ı mağlup etmiş, Toktamış ta Timur'a sığınmıştı. Timur da
kendisine Otrar bölgesinde arazi verdi.
Orus Handan sonra başa geçen Mamay, Moskova Prensi Dimitri İvanoviç'e 1378'de
yenildi. Bu suretle o tarihlerde 1-2 milyonu geçmiyen Ruslar güçlendiler,
yayıldılar. Bir kısım Türkleri ruslaştırarak çoğaldılar. Bu mağlubiyetimizin
abideleri, tabloları Rus sanatında önemli bir yer tutar.
Her nekadar bir süre sonra Toktamış Han, gelip Rusları mağlup ettiyse de,
Timur'la arası bozulduğu için, Ruslar yok olmaktan kurtuldular (1382).
Timur 1389'da tekrar Kıpçak diyarına ve Toktamış'a saldırdı. Onu Moskova'ya
kadar kovaladı. Sonra Rusya'yı da ele geçirerek Macaristan'a kadar yayıldı.
(1391) Bu savaşların hepsinde yanında, kendisinin tahta oturacağını çok önceden
haber veren İmam Berke vardı.
Timur yerine Cengiz Han olsaydı, ele geçirdiği yerleri ülkesine katardı. Timur
ise, zaferden sonra Semerkant'a döndü. Kısacası Timur, Cengiz'in en önemli gücü
olan idareci ve memur kadrosuna sahip değildi. Bu yüzden de çok yer fethetmesine
rağmen semeresini toplıyamamıştır. Zaptettiği topraklardan ayrıldıktan sonra
oradaki hakimiyeti sona ermiştir. Bu, Anadoluda da böyle olmuştur.
Kuzey Asya, yani Sabir Türkleri (13) ve diğer Türk boyları müslüman da olsalar,
Şamanist te; şeriatçı Timur'dan pek hoşlanmıyorlardı. Onun için Timur çekilince
Toktamış'ı desteklemişlerdir. O diyarlarda hala çalınıp söylenen Toktamış
türküleri vardır.
Azerbeycan'a gelince, orada hüküm sürmekte olan İlhanlı (Cengiz) soyundan Han,
Timur'un torunu Pir Muhammed'e kızını vererek onunla akraba oldu.
Timur, Siyistan, Belücistan, Afganistan, Doğu Anadolu'dan sonra İran'ı ve Irak'ı
zaptetti. Bağdat'ı aldı, Kerbela'ya dayandı.(1392) Sonra Gürcistan'ı ele
geçirdi. Şiraz Valisi Şah Mansur isyan edince, 17 yaşındaki oğlu Şahruh'un
katıldığı bir savaşta onu mağlup etti. Şahruh, Mansur'un başını kesti, getirip
babasının önüne attı. Timur da, Şahruh'u Horasan, Sicistan, Mazenderan'a padişah
yaptı. İran'ı oğlu Ömer'e, Azerbeycan'ı da oğlu Mirza'ya verdi.
1398'de Hindistan seferine çıktı. Amacı oradaki despot prenslikleri ortadan
kaldırarak kafirleri müslüman yapmaktı. Ama Timur nedense hep Türk ve müslüman
olanlarla savaşmış, bu yüzden de belki kafirlerin güçlenmesine bile sebep
olmuştur. Hindistan'da öyle oldu.
Saldırısının odak noktasını Delhi Sultanı Mahmud-u Guri teşkil ediyordu. Timur
Sind ırmağından Ganj'a kadar olan kısmı zaptetti. Delhi'yi muhasara etti. Mahmud
fillerini öne sürdü. Timur'un atları korkup geri çekildi. Ama ertesi gün Timur
arabalar üzerinde saman yakarak filleri bununla karşıladı. Bu sefer de filler
ürktüler. Delhi düstü. Timur müthiş bir katliam yaptı. Anlaşılmaz görünse de,
sonra ilim ve sanat adamlarını aldı, Semerkant'a götürdü. Gittiği her yerde
böyle yapmıştır.
TİMUR'UN KİŞİLİĞİ
Timur sadece cengaver yönüyle bilinir. Ancak arkasında pek çok eser bıraktığı
gibi, ilk botanik ve hayvanat bahçeleri sayılacak bahçeler de düzenletmiştir.
Hanlar, hamamlar, kervansaraylar yanısıra Amu Derya ve Siri Derya arasında pek
çok kanal açtırmış ve bölgenin refaha kavuşmasını sağlamıştır. İpekçiliğe, kağıt
imaline önem vermiş, kenevir ve keten ekimini de o başlatmıştır. Adam seçmesini
bilir, böylece işlerin düzenli gitmesini sağlardı. Halk ile daimi temasta idi.
Adalet hissi pek güçlüydü.
Çocuklarını da çok iyi eğitmiş, onların sefahattan uzak kalmasını sağlamıştır.
Şahruh'un oğlu Uluğ Bey ise büyük bir matematikçi ve astronom olmuştur. Diğer
torunu Babür Şah ile onun oğlu Hümayun, onun oğlu Ekber Han da alim ve feylezof
kişilerdi.
Kurduğu ilim merkezleri medreseler, Semerkant'a toplanan alimler Türk dünyasına
olduğu kadar Osmanlı Devleti'ne de 200 yıl hizmet vermiştir. Eğer Semerkant
olmasaydı, Osmanlı Devleti çok daha önce gerilemeye başlardı.
Timur ayrıca Türkçe yazan hükümdarlardan olduğu gibi, onun zamanında Türkçe eser
verme alışkanlığı da artmıştı. Daha önce Ahmed Yesevi ve Yusuf Has Hacip vardı
ama bu konuda Timur'un katkısı Karamanoğlu Mehmet Bey'den fazladır.
Timur Meşhed'e girdiğinde ilk önce Eba Müslim Horasani'nin mezarını ziyaret
etmiş, Firdevsi'nin mezarına ayağıyla vurup, Kalk ta Türk'ü gör! demiştir.(16)
Akkoyunlular'ın menşei ve kurulusu Akkoyunlular, 1340-1514 yillari arasında Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm sürmüş olan bir Türkmen hanedanidir. Devletin kurucusu olan Karayülük Osman Bey Oguzlarin Bayindir boyuna mensuptur. Bu sebeple Akkoyunlu Devleti'ne Bayindiriyye Devleti de denilmektedir. Akkoyunlular'ın Anadolu'ya ne zaman ve hangi yoldan geldikleri bilinmemektedir. Ancak Moğol istilAsı sonucunda Anadolu'ya gelen pek çok Türkmen grubu arasında Bayindir Türkmenlerinin de
bulunduğu tahmin edilmektedir. Akkoyunlu oymaginin Anadolu'ya geliş tarihi hakkında en güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu sülAlesinin tarihi olan Ebu Bekr-i Tihrani'nin eserinde bulmak mümkündür. Buna göre, 52. göbekte Oğuz Han'a ulasan Karayülük Osman Bey'in bagli olduğu Bayindir oymagi, ilk önce XIII. yüzyilin
baslarinda Doğu Anadolu'ya gelmişler, burada Moğol istilAsına karsi koyarak Diyarbekir bölgesine egemen olup, Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Gürcüler'le mücadele etmişlerdir.
Akkoyunlular siyasibir birlik kurmadan önce güneyde Urfa ve Mardin, kuzeyde
Bayburt olmak üzere Firat ve Dicle yöresinde yaylayıp-kislamaktaydilar. Bu
sirada, en büyük düsmanlari olan Karakoyunlular ile de mücAdele ediyorlardı.
Ilhanlilar'in yikilmasindan sonra, onun hakimiyet sahası üzerinde birbirleriyle
mücAdele eden Celayir, Çoban ve Sotay sülAlelerinin kavgalarına katılan
Akkoyunlular, bu sülAlelerden Musul ve DiyArbekir bölgelerine hakim olan
Sotayogullari'nin hizmetine girdiler. Bu ailenin Orta Anadolu'ya çekilmesinden
sonra ise Artuklular'a bagli olarak yasamaya devam ettiler. Bu sirada DiyArbekir
bölgesinde bazi kent ve kaleleri eline geçiren Akkoyunlular yavas yavas
kuvvetleniyorlar, diger boy ve oymaklari kendisine baglayarak devlet kurma
yolunda ilerliyorlardi.
1- Tur Ali Bey
Diyarbekir bölgesini yurt edinen bu Akkoyunlu Türkmenlerinin basinda 1340
yillarinda Tur Ali Bey isminde birisinin bulundugu görülmektedir. Tur Ali Bey
1340-1341 ve 1343 yillarinda olmak üzere iki kez Trabzon Rum Imparatorlugu
topraklarina saldirmis, hatta bu devletin baskentine kadar ilerlemisti. Daha
sonra Bayburt ve Erzincan emirleriyle birleserek bir kez daha Trabzon üzerine
yürümüsse de bir basari elde edememistir(1348).
Tur Ali Bey Ilhanlilar'dan Gazan Han'in maiyetinde Suriye seferine istirak etmis
ve bu sefer sirasinda büyük gayret ve kahramanlik göstererek Gazan Han'in
teveccühünü kazanmistir. Bu basaridan sonra etrafina 30.000 kisilik bir kuvvet
toplayan Tur Ali Bey, Anadolu, Suriye ve Irak taraflarina çesitli akinlar yapti.
Tur Ali Bey zamaninda Akkoyunlular'a, bu beyin söhretinden dolayi Tur Alililer
de denilmekteydi.
Tur Ali Bey'in gerek Anadolu'da ve gerekse Trabzon Rum Imparatorlugu karsisinda
kazandigi bu basarilar üzerine Imparator III. Aleksios korkuya kapilmis ve
onunla dostluk kurmak üzere kizkardesi Maria'yi Tur Ali Bey'in oglu Kutlu Bey
ile evlendirmistir (1352). Böylece imparator hem Tur Ali Bey'in yapacagi yeni
akinlardan ve hem de onun himayesi ile digerlerinin hücumlarindan kurtulacagini
hesaplamistir ki bu tesebbüsünde muvaffak olmus ve 1360 yilina kadar bu taraftan
herhangi bir hücuma maruz kalmamistir.
2- Kutlu Bey
Tur Ali Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber oglu Kutlu
Bey'in 1363 yilinda Akkoyunlular'in basinda bulundugu görülmektedir. Büyük bir
ihtimalle 1362 yilinda babasinin yerine geçen Fahreddin Kutlu Bey, bir yil sonra
karisi Despina ile Aleksios'u ziyaret için Trabzon'a gitmis, imparator da ertesi
sene iade-i ziyArette bulunmustur.
Kutlu Bey zamaninda (1362-1388) Anadolu'nun siyasi tablosunda önemli degisikler
olmustur. Bu dönemde Bayram Hoca idaresindeki Karakoyunlular Musul'dan Erzurum'a
kadar olan bölgelerde hakimiyet kurarak güçlü bir devlet haline gelmislerdi.
Erzincan'da ise emir Pir Hüseyin'in ölümü üzerine burasi Mutahharten'in eline
geçmisti (1378). Erzincan'daki bu degisikligi kabul etmeyen Eretna devleti
hükümdari Alaaddin Ali Bey Mutahharten üzerine yürüyünce, Mutahharten zor
durumda kalmis ve Akkoyunlular ile Dulkadirogullari'ndan yardim istemisti. Bu
istegi kabul eden Kutlu Bey, ogullarindan Ahmed Bey emrinde mühim bir kuvveti
Mutahharten'e yardima gönderdi. Erzincanlilar'in yardimina kosan bu Akkoyunlu
kuvvetleri ile Eretna-oglu AlAaddin Bey kuvvetlerinin yaptiklari çarpismayi
Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey kazandi. Eretnalilar büyük bir bozguna ugradilar.
Akkoyunlular, Kadi Burhaneddin'in Sivas'ta hükümdarligini ilAn etmesinden sonra
(1381), onun hükumdarligini tanimayarak buraya bir miktar kuvvet gönderdiler.
Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey idaresindeki Akkoyunlu kuvvetleri Mutahharten ile
birlikte Sivas üzerine yürüyerek kenti savunmakta olan Emir Yusuf Çelebi'yi
yendiler, ancak sehri ele geçiremediler.
Akkoyunlular'la Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin arasindaki bu düsmanlik,
Burhaneddin'in Malatya yakinlarina geldigi bir sirada, Kutlu Bey ogullarinin
onun yanina giderek itaat etmeleri ile son buldu. Bu sirada Kadi Burhaneddin'in
huzuruna gelen Ahmed Bey, ondan daha önceki davranisi için özür dilemis ve
affini istemistir. Hatta ona olan bagliligini göstermek için yaninda bulunan
kardesi Karayülük Osman Bey'i rehin olarak vermistir. Baska bir rivayete göre
ise, cesaret ve ününü kiskanan kardeslerinin kendisine bir kötülük yapmalarindan
çekinen Karayülük Osman onlardan ayrilarak Kadi Burhaneddin'in hizmetine
girmistir.
Kutlu Bey, 1389 yilinda vefat etmis olup, Bayburt'un Sinor köyünde
defnedilmistir.
3- Ahmed Bey
Kutlu Bey'in ölümünden sonra Hüseyin, Ahmed, Pir Ali ve Karayülük adindaki
ogullari arasindan Ahmet Bey Akkoyunlular'in basina geçti. Ahmet Bey zamaninda
Erzincan emiri Mutahharten ile Akkoyunlular'in arasi açildi. Kutlu Bey'in dostu
olan Mutahharten onun ölümünden sonra Akkoyunlular'in hakimiyetindeki bir kisim
topraklara saldirararak yagma ve tahrip hareketlerine basladi. Mutahharten'in bu
tecavüz hareketleri üzerine Ahmet Bey büyük bir kuvvetle onun üzerine yürüdü.
Yapilan savasta agir bir yenilgi alan Erzincan kuvvetleri geri çekilirken
Mutahharten yarali olarak savas meydanindan güçlükle kaçabildi.
Mutahharten Akkoyunlular'in karsisinda aldigi bu agir yenilgiden sonra,
Akkoyunlular'in ezeli düsmani olan Karakoyunlu beyi NAsireddin Kara Mehmed
Bey'den yardim isted.i Akkoyunlular'a karsi saldirmak için bir firsat bekleyen
Kara Mehmed, Mutahharten ile birleserek Akkoyunlular'a taarruz ettiler. Bu
müttefik kuvvetler karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak askerlerinin büyük
bir kismini kaybeden Ahmed Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi. Kadi
Burhaneddin onu çok iyi karsilayarak ikram ve iltifatta bulunmus ve kendisine
hil'at vermistir.
Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'in metbuu olmasina ragmen, ülkesine
döndükten sonra onun aleyhinde bir takim faaliyetlere basladi. Kardesi Hüseyin
Beyle birlikte Kadi Burhaneddin'in Amasya seferine katilan Ahmed Bey, bu sirada
bir kaç defa isyan tesebbüsünde bulundu ise de basarili olamadi. Daha sonra
Amasya emiri Ahmed ile ittifak ederek Tokat üzerine yürüme karari aldi. Fakat
bunu ögrenen Kadi Burhaneddin derhal Tokat'da bulunan Akkoyunlular üzerine
yürümüs ve onun bu anihareketi karsisinda mukavemet edemeyecegini anlayan Ahmed
Bey bir kez daha affini isteyerek bagliligini göstermistir.
Erzincan emiri Mutahharten ile Karakoyunlu beyi Kara Yusuf (1389-1420) anlasarak
Akkoyunlular üzerine yürümek üzere hazirliklara basladilar. Mutahharten büyük
bir ordu hazirlayarak Karakoyunlu beyleri ile beraber Endris'te Akkoyunlularin
karsisina çikti. Ancak yapilan savasta müttefik kuvvetler büyük bir bozguna
ugrarken Kara Yusuf Bey esir düsmüs, Mutahharten ise güçlükle canini
kurtarmistir. Mutahharten bu yenilginin intikamani almak için kisa bir süre
sonra, bu kez yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü. Akkoyunlu hükümdari,
damadi olan Mutahharten ile baris yapmak istediyse de kardesi Karayülük Osman
bunu kabul etmedi. Yapilan savasta Mutahharten ikinci kez Akkoyunlulara yenildi.
Kadi Burhaneddin Ahmed 1394 yilinda Erzincan üzerine bir sefere çikmisti. Bu
durumu haber olan Akkoyunlu Ahmed Bey elçi ve mektuplar göndermek sureti ile
kendisine yardimci olacagini bildirdi. Erzincan sinirinda birlesen Akkoyunlu ve
Sivas kuvvetleri Erzincan içlerine kadar girerek bir ay müddetle Mutahharten'in
ülkesini görülmemis bir biçimde yagma ve tahrip ettiler. Bu sefer sirasinda
Ezdebir, Sis ve Burtulus kalelerini zapteden Kadi Burhaneddin, Sivas'a dönerken
yardimlarini gördügü Ahmed Bey'e Erzincan'dan Bayburt'a kadar olan bölgeleri
dirlik olarak verdi.
Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yaptigi ikinci
seferine de istirak eti (1395). Bu olaydan sonra Akkoyunlu Devleti içerisinde iç
karisikliklar çikmis ve kendisine isyan eden Karayülük Osman Bey ile Ahmed
Bey'in arasi açilmisti. Osman Bey, Kemah kalesini ele geçirmek isteyince agabeyi
Ahmed Bey onun üzerine yürüdü. Bunun üzerine Osman Bey Kadi Burhaneddin Ahmed
Bey'in yanina giderek onun hizmetine girdi.
Bu olaydan sonra Akkoyunlu beyi Ahmed Bey ile Kadi Burhaneddin'in arasi açilmaya
basladi. Nitekim Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Karaman-oglu üzerine yaptigi
sefere katilmadigi gibi, onun, isyan eden Kayseri valisi Seyh Müeyyed'e karsi
giristigi harekete de istirak etmedi. Ancak Seyh Müeyyed'in öldürülmesi ile
neticelenen bu seferde Kadi Burhaneddin, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'in büyük
yardim ve destegini gördü. Hatta onun bu yardimina karsilik kendisine Sarki
Karahisar'i verdi. Ancak Kadi Burhaneddin ile Karayülük Osman Bey'in arasi, Seyh
Müeyyed'in öldürülmesi yüzünden açildi. Çünkü Seyh Müeyyed, Osman Bey
vasitasiyla canina dokunulmayacagina söz verildigi için teslim olmustu. Kadi
Burhaneddin ise böyle olmasina ragmen, teminat verdigi halde Müeyyed'i
öldürtünce, Karayülük Osman Bey onun bu davranisina çok sinirlendi ve anibir
baskin düzenleyerek Kadi Burhaneddin'i gafil avladi. Onu yakaladiktan sonra
öldürttü (Temmuz 1398).
Kadi Burhaneddin'in öldürülmesinden sonra Karayülük Osman Bey Sivas'i ele
geçirmek için sehri muhasara etti. Ancak, sehirde bulunan devlet erkAni ve
emirler onu sehre sokmayarak Kadi Burhaneddin'in hayatta kalan oglu Alaaddin Ali
Çelebi'yi hükümdar ilAn ettiler. Sivas'i Akkoyunlular'a teslim etmek istemeyen
yeni hükümdar Osman Bey'e mukavemet edemeyecegini anlayinca Osmanli Padisahi
Yildirim Bayezid'den yardim istedi. Bunun üzerine Sivas'a gelen Osmanli ordusu
Osman Bey'i maglup etti ve böylece Kadi Burhaneddin'in arazisinin büyük bir
kismi Osmanli hakimiyetine geçti.
Osmanlilar karsisinda yenilgiye ugrayan Karayülük Osman Bey, önce ezeli düsmani
olan Mutahharten'in hizmetine girdi. Ancak burada kisa bir süre kaldiktan sonra
Memluk sultani Berkuk'a müracaat ederek onun tabiiyetine girdi. Ancak Berkuk'un
ölümü üzerine Misir'da karisikliklarin tehlikeli bir durum arzetmesi ve
Osmanlilar'in Memluklular elindeki Anadolu sehirlerini almasindan sonra,
Memluklular'a yaptigi yardimi kesen Osman Bey bu sefer daha önce tabiiyetini
arzetmis oldugu Timur'un yanina gitmeyi menfaatine daha uygun buldu. Bu düsünce
ile, Karabag'da kislamakta olan Timur'un yanina giderek bütün kabilesi ile
birlikte onun hizmetine girdi. Timur, kendisine ikram ve iltifatta bulunarak ona
Anadolu'da bir bölgeyi emanet olarak verecegini vaad etti.
Karayülük Osman Bey, Timur'un 1400 yilinda Anadolu'ya yaptigi sefer sirasinda
öncülük yapti ve Sivas, Elbistan ve Malatya'nin Osmanlilar'dan alinmasinda hazir
bulundu. Timur , Osman Bey'in bu hizmetine karsilik kendisine Malatya'yi verdi.
Bu savaslarda Karayülük-oglu Ibrahim Bey de fevkalAde kahramanlik gösterdiginden
Timur ona da Diyarbekir (Amid) sehrini vermistir. Timur'un Suriye seferinde
Osman Bey ve ogullari da hazir bulunarak yararlilik gösterdiler. Bu seferden
dönüsünde Mardin'i kusatan Timur, çok geçmeden Irak üzerine yürüyünce kentin
kusatilmasini Karayülük'e birakti. Mardin'i ele geçiren Karayülük, oglu
araciligiyla Hisn-Keyfa hAkimini kendisine boyun egmeye ve vergi vermeye mecbur
birakti.
Timur'un 1402'de Yildirim BAyazid'le yaptigi Ankara Savasi'na Akkoyunlulardan
Karayülük'ün yanisira agabeyleri Ahmed ve Pir Ali Beyler de istirak ettiler.
Savas sirasinda, Osmanlilar'in sol koluna kumanda eden Süleyman Çelebi üzerine
yürüyen Karayülük Osman Bey, bu cenahi bozguna ugratmis ve Ankara Savasi'nin
kazanilmasinda önemli rol oynamistir. Kisi Anadolu'da geçiren Timur, 1403
yilinda ülkeyi terk ederken Sivas'a geldigi zaman Osman Bey'e hil'at giydirmis
ve ona Diyarbekir ve çevresinin emirligini vermistir. Akkoyunlu Ahmed Bey ile
kardesi Pir Ali Bey ise, Timur'un dönüsü sirasinda hapsedildiklerinden Karayülük
Osman Bey rahatça ülkesine geldi ve Akkoyunlu Devleti'ni kurdu (1403).
4- Karayülük Osman Bey
Saltanatinin ilk yillarinda Timur'a tabi olan Osman Bey onun ölümünden sonra
oglu Sahruh'a bagli kaldi. Osmanli hükümdarlariyla da dost geçinmeye dikkat eden
Karayülük, bilhassa Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf ile mücadele etti. Memluklu
sultanlari Farac ve Müeyyed Seyh ile de dostane iliskiler kurmaya çalisan
Karayülük , bu devletin basina Sultan Barsbay'in geçisinden sonra aradaki
dostluk bozulmaya basladi.
Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf, bu sirada Azerbeycan'i ele geçirerek
Akkoyunlular'i tehdide basladi. O, 1409 yilinda Mardin'i, 1410 yilinda da
Erzincan'i ülkesine katarak Akkoyunlular'i iki taraftan çevirdi. Karayülük Osman
Bey ise,Timuru'un kumandani Semseddin'in idaresinde bulunan Kemah kalesini
alarak Karakoyunlular'a karsi durumunu kuvvetlendirmeye çalisti. Bu sirada
Çagatay hükümdari Sahruh ile Memlük Sultani da Karayülük Osman'i
destekliyorlardi. Bütün bunlara ragmen Karayülük üzerine yürüyen Kara Yusuf,
Akkoyunlu beyini bozguna ugratarak Malatya'ya kadar olan bölgeyi yagmaladi
(1417).
Bu sirada Memluk tehlikesinin görülmesi üzerine iki taraf anlasmak zorunda
kaldi. Savur kalesininin Karakoyunlular'a birakilmasi sartiyla bir baris
yapildiysa da bu anlasma pek uzun sürmedi. Kisa bir süre sonra Karayülük Osman
Bey Memluk sultani ve Sahrah'un da tesviki ile Mardin'i kusatti ve çevresini de
yagmaladi. Bu durumu haber alan Kara Yusuf derhal Karayülük üzerine geldi ve onu
iki defa maglup ederek Haleb'e çekilmesine sebep oldu (1418).
Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasindaki mücalede, 1420 yilinda Kara Yusuf'un
ölümünden sonra yerine geçen oglu Iskender Mirza zamaninda daha da siddetlenerek
devam etti. Bu sirada Erzincan'i Akkoyunlu topraklarina katan Karayülük Osman
Bey, Çoruh havzasinin tamamini eline geçirerek devletinin sinirlarini Trabzon
Rum Imparatorlugu arazisinden Urfa güneyine kadar genisletti. Bu sirada bir çok
defa Iskender Mirza ile karsilasan Karayülük Osman Bey, bunlarin ekserisinde
bozguna ugradi. Ancak 1434 yilinda, Diyarbekir'den büyük bir kuvvetle Erzurum
önlerine gelen Osman Bey, Duharlu Pir Ahmed Bey'in Iskender Mirza adina idare
ettigi bu sehri eline geçirdi. Buranin idaresini de oglu Seyh Hasan'a birakti.
Timur-oglu Sahruh'un Karakoyunlular üzerine yaptigi seferlerde onun yaninda
bulunan Karayülük Osman Bey, Sahruh'un üçüncü Karakoyunlu seferinde Iskender'in
Tebriz'den ayrilarak Erzurum'a dogru kaçmasi üzerine onun önünü kesti. Ancak,
Erzurum'un kuzey-bati kesiminde karsilasan Akkoyunlu ve Karakoyunlu kuvvetleri
arasinda yapilan savasta Osman Bey iki oglu ile beraber maktul düstü (Eylül
1435). Iskender Mirza onun kesik basini Memluklu Sultani Barsbay'a gönderdi.
Otuz iki yil kadar Akkoyunlu Devleti'nin basinda kalan Karayülük Osman Bey
öldürüldügü zaman seksen yasindan fazlaydi. Cesur, atilgan ve yilmak bilmeyen
bir sahsiyete sahip olan Osman Bey hayatinin tamamini mücAdele içerisinde
geçirdi. Zamaninda Akkoyunlu devleti Erzincan, Harput, Kemah, Çemisgezek,
Mardin, Erzurum, Bayburt ve Çaruh havzasina hakim olmus ve bu bölgelerin
Türklesmesinde Osman Bey'in büyük yararliligi görülmüstür.
5- Ali Bey
Karayülük Osman Bey'in ölümünden sonra ogullari iktidar mücadelesine
giristilerse de, bunlardan veliaht olan Ali Bey, hem Sahruh, hem de Memluk
sultanindan beylik mensurunu aldi. Kisa süren beylik döneminde bir yandan
Karakoyunlularin saldirilari ile ugrasan Ali Bey, bir yandan da kardesi Mardin
valisi Hamza Bey ile mücadele etti. Ali Bey kizkardesini Sahruh'un ogluna
vererek Timurlularla akrabalik tesis etti. Kardesi Hamza Bey'in isyani ve
Karakoyunlu baskisi sonucunda iki düsmana karsi koyamayacagini anlayinca Osmanli
hükümdari II. Murad ile Memluk sultani Çakmak'tan yardim istemek zorunda kaldi.
Bir ara Memluklular'dan gelen yardimla kardesini bozguna ugrattiysa da,
Memluklularin çekilmesinden sonra Osmanlilar'dan bekledigi yardimin gelmemesi
üzerine ümitsizlige düserek Suriye'ye çekildi. Böylece Akkoyunlu devleti kardesi
Hamza Bey'in eline geçti (1438).
6- Hamza Bey
Akkoyunlu Devleti sehirlerinden Mardin hakimi olan Hamza Bey, Karayülük Osman
Bey'in onüç oglu arasinda en dirayetlisi idi. Mardin hakimi iken, burasini geri
almak isteyen Bagdat Hakimi Karakoyunlu Isfehan Mirza'yi 1437 yilinda agir bir
maglubiyete ugratmis ve bu zafer onun mevkini kuvvetlendirmisti. Hamza Bey,
kardesi Ali Bey'in elinden devlet idaresini aldiktan sonra diger kardesleri ve
yegenlerinin muhalefeti ile karsilasti. Ancak kisa sürede devlete hakim olan
Hamza Bey, Akkoyunlu birligini yeniden kurmaya çalisti. Memluk sultani
tarafindan da taninan Hamza Bey Erzincan hakimi Yakub Bey ile mücadeleye giristi
ve onun elinden Erzincan'i aldi (1439). Daha sonra Urfa'ya yerlesmis olan
kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza'dan burasini almak istediyse de basarili
olamadi. Cihangir Mirza, kardesi Uzun Hasan'la birlikte amcasina muhAlefet
ediyordu.
Kisa süren beylik döneminde kardesleri ve yegenlerini itaat altina almak için
mücadele eden Hamza Bey 1444 yilinda vefat etti.
7- Cihangir Mirza
Hamza Bey'in ölümü üzerine yerine kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza geçti.
Amcasinin zamaninda Urfa hakimi olan Cihangir Mirza, Akkoyunlu devletinin basina
geçtikten sonra Karakoyunlu Cihansah ile mücadeleye giristi. Cihansah'in 1447'de
baslayan taarruzu 1453'de yapilan barisla sona erdi. Ancak Cihangir,
Karakoyunlulara tabi olmak zorunda kaldi. Bu arada amcalari Mahmud, Seyh Hasan
ve Kasim Beyler ile baska amca çocuklari ona karsi faaliyet göstermeye
basladilar. Cihangir Mirza bu ayaklanmalari bertaraf ettiyse de bu kez küçük
kardesi Uzun Hasan Bey, agabeyinin Karakoyunlu tabiiyetini tanimayarak ona karsi
çikti. Bu sirada yirmisekiz yasinda bulunan Uzun Hasan Bey, Karakoyunlu
Cihansah'in Çagataylilarla ugrasmasindan faydalanarak Erzincan'i almaya tesebbüs
etti. Van gölü çevresini yagmaladi. Çemisgezek hakimi Seyh Hasan'i itaat altina
almak için o yörede bulundugu sirada agabeyi Cihangir'in Amid (Diyarbekir)'den
ayrilmasini firsat bilerek sehri ele geçirdi (1453).
8- Uzun Hasan
Agabeyinin elinden Diyarbekir'i olan Uzun Hasan Bey, ilk is olarak kardesleri
Cihangir ve Urfa (RuhA) hakimi Uveys ile mücadeleye girdi ve Urfa'yi aldi.
Mardin'i de ele geçirmek istediyse de müstahkem bir kaleye sahip olan bu sehri
ele geçiremedi. Cihangir Mirza ise kardesi Üveys Bey'le beraber bir kaç kez Uzun
Hasan'a karsi savasa giristiyse de hepsinde bozguna ugradi ve sonunda
Karakoyunlu Cihansah'tan yardim istedi. Karakoyunlu hükümdari Cihansah; Piri,
Savalan, Rüstem, Sah Haci, Gaverüdi ve Ali Seker Bey emrindeki büyük bir kuvveti
Cihangir'in yardimina gönderdi. Uzun Hasan DiyArbekir yakininda bu müttefik
kuvvetleri büyük bir hezimete ugratti. Savas sonunda Cihangir ve Piri Bey
canlarini güçlükle kurtararak kaçtilar. Karakoyunlu emirlerinin pek çogunun
öldürüldügü bu savastan sonra Cihangir'in emrindeki askerlerin bir kismi Uzun
Hasan Bey'in hizmetine girdi. Bunun üzerine Cihangir Mirza, oglunu Hasan Bey'in
huzuruna göndererek ona itaatini bildirdi ve bundan sonra ölümüne kadar (1469)
Hasan Bey'e bagli kaldi.
Böylece hanedan mensuplari arasinda birligi saglayan Uzun Hasan Akkoyunlu
devletinin sinirlarini genisletmeye basladi. Ilk olarak Hisnikeyfa'daki son
Eyyubi hükümdarini ortadan kaldirdi (1457). 1458 yilinda ise müttefiki olan
Karamanogullari üzerine saldiran Dulkadirli Arslan Bey'i maglup ederek geri
çekilmeye mecbur etti. Uzun Hasan 1459 yilinda Gürcistan'da birkaç kaleyi ele
geçirerek Selçuklu soyundan geldiklerini öne süren Egil beylerinin
egemenliklerine son verdi. Bu tarihten itibaren Osmanlilarla komsu olan
Akkoyunlu Hasan Bey, Fatih Sultan Mehmed ile de mücAdeleye giristi. O, daha önce
Karakoyunlular'in ele geçirdikleri yerleri geri aldigi gibi, Sebin Karahisar ve
Koyulhisar'i da ele geçirerek Osmanli topraklarina akinlar yapmaya basladi.
Osmanli hükümdari Fatih Sultan Mehmed'e karsi kendisine müttefik arayan Uzun
Hasan, Anadolu'da Karamanogullari ve Isfendiyarogullari ile anlastiktan sonra
Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Venedik Cumhuriyeti ile de dostluk kurdu. Bu arada
Rum Imparatoru IV. Yuannis'in kizi Katherina ile evlenerek Trabzon'u Fatih'e
karsi koruyacagina dair söz verdi. Ancak 1461 yilinda Fatih'in Trabzon'u
fethedip Komnenler'in saltanatina son vermesine mani olamadi.
Uzun Hasan, Eyyubiler'in elindeki Hisnikeyfa'yi aldiktan (1462) sonra,
Cihansah'in rizasi ile Bayburt'u da ülkesine katti. Daha sonra Gürcistan üzerine
bir sefer yaparak bu bölgeleri itaat altina aldi. Bu sirada kendisine siginmis
olan Karaman-oglu Ishak Bey'e Karaman-ili hükümdarligini kazandirdi (1464).
Bu tarihten bir yil sonra Dulkadir topraklarina girerek Harput'u ele geçiren
Uzun Hasan Bey, böylece devletini Ispir'den Urfa'ya, Sebin Karahisar'dan Siirt'e
kadar genisletti. 1466 yilinda bir kez daha Gürcistan üzerine sefer yapan Uzun
Hasan, ertesi sene üzerine yürüyen ezeli düsmani Karakoyunlu Cihansah'i gafil
avlayarak onu ve adamlarini öldürdü. Böylece Karakoyunlu Devleti'ni tamamen
çökerten Uzun Hasan Iran ve Irak topraklarini ele geçirdi. Cihansah'in halefi ve
oglu Hasan Ali, ise düzensiz kuvvetlerle 1368 yili baharinda Akkoyunlular
üzerine yürüdüyse de basarili olamayinca Timurlulardan Ebu Said'e müracaat
ederek, onu Irak ve Iran'i ele geçirmeye tesvik etti. Mart 1468'de Herat'tan
hareket eden Ebu Said, Serahs ve Nisabur üzerinden Meshed'e gelince, Uzun Hasan
elçiler göndererek baris teklifinde bulundu. Ancak bu teklifi kabul etmeyen Ebu
Said, Karabag'da kislamakta olan Uzun Hasan'in üzerine yürüdü. Mahmud-abad
civarinda yapilan savasta Uzun Hasan Herat kuvvetlerini agir bir yenilgiye
ugratti ve Ebu Said'i de kaçtigi sirada yakalayarak öldürttü (Subat 1469).
Ebu Said'in ölümünden sonra Hemedan'a çekilen Hasan Ali Bey ise, Nisan 1469'da
Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed tarafindan öldürüldü. Böylece Azerbaycan ve
Iran'a hakim olan Uzun Hasan Bey hükumet merkezini Tebriz'e tasidi. Horasan'dan
Sivas'a kadar uzanan Akkoyunlu Devleti, Uzun Hasan Bey zamaninda büyük bir
imparatorluk halini aldi.
Dogu Anadolu, Iran ve Irak'i içine alan kuvvetli bir devlet kurmayi basaran Uzun
Hasan Misir ve Osmanli ülkelerini almak düsüncesiyle Venedik'e Haci Mehmed
adinda bir elçi göndererek (1472), Osmanlilara karsi bir ittifak kurma
çalismalarina basladi. Venedik Cumhuriyeti bunu kabul ederek bazi atesli
silahlarla birlikte elçiyi Tebriz'e gönderdiyse de, bu ittifakdan iki devlet de
umduklarini bulamadi.
1472 yilinda üçüncü defa Gürcistan'a sefer yapan Uzun Hasan, Tiflis dahil olmak
üzere bir çok sehirleri almis ve Gürcü pernslerini itaate mecbur etmistir. Ancak
ayni yil içerisinde Suriye'ye yaptigi seferde basarisizliga ugradi.
Öte taraftan, Osmanli padisahi II. Mehmed, Uzun Hasan'in kendisine karsi
yürüttügü düsmanca davranisi karsisinda bir yandan sefer hazirligi ile
ugrasirken, diger yandan da bir Venedik saldirisini önlemek üzere onlara baris
teklifinde bulundu. Ancak Venedik Cumhuriyeti, Egriboz adasinin geri verilmesini
isteyince görüsmeler kesildi.
1472 kisini hazirliklarla geçiren Fatih, Mart 1473'te Üsküdar'dan ordusuyla
birlikte doguya dogru hareket etti. Ordu Sivas'a gelinceye kadar SehzAde Mustafa
ve BAyezid'in katilimlariyla yüz bin kisiyi buldu. Uzun Hasan, Fatih'in
Erzincan'a geldigini haber alinca, Tebriz'den yetmisbin kisilik kuvvetle hareket
etti. Öncü birliklerinin Tercan yakinlarindaki çarpismasinda Akkoyunlular
üstünlük sagladilar. Hatta Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed Bey, Rumeli
Beylerbeyi Has Murad Pasa'yi pusuya düsürerek askerlerinin çoguyla beraber
kiliçtan geçirdi. Bunun üzerine Bayburt'a dogru çekilen Osmanli ordusu, Tercan
civarinda Otlukbeli (Üçagizli) mevkinde Uzun Hasan Bey'in ordusu ile karsilasti
(11 Agustos 1473). Ögleden aksama kadar sekiz saat süren savas sonunda Osmanli
atesli silahlarina dayanamayan Akkoyunlu ordusu bozguna ugradi. Uzun Hasan'in
kuvvetlerinden pek çogu öldürüldü, bir kismi da esir alindi. Kendisi ise kaçmayi
basardi.
Uzun Hasan Bey, Otlukbeli'nde aldigi bu yenilgiden sonra bati ile
münasebetlerini kesti. Onun, Osmanlilar karsisindaki bu yenilgisine kendisi
kadar Türk'ü Türk'e kirdirmak isteyen Papa, Macarlar, Lehler, Sicilya ve Venedik
krallari da çok üzüldüler.
Otlukbeli maglubiyetinden sonra Gürcüler Uzun Hasan'i tanimamaya basladilar. Bu
sebeple Uzun Hasan, 1476 yilinda dördüncü kez Gürcistan seferine çikti. Bu sefer
sirasinda da onlari maglup ederek ayaklanmalarina mani oldu. Uzun Hasan bu sefer
dönüsünde hastalandi ve 6 Ocak 1478'de Tebriz'de vefat ederek Nasriye
Medresesi'ne gömüldü.
XV. asrin en büyük hükümdarlarindan biri olan Uzun Hasan zamaninda Akkoyunlu
Devleti Dogu Anadolu'nun yani sira Irak, Iran ve Azerbaycan'a hakim olarak büyük
bir imparatorluk halini almistir. Hükümet merkezini Diyarbekir'den Tebriz'e
tasiyan Uzun Hasan, Anadolu'daki Akkoyunlu Türkmenlerinin bir çogunu da Iran'a
götürmüs ve bu sebeple Dogu Anadolu'daki Türk irkinin azalmasina sebep olmustur.
Uzun Hasan, siyasi basarisinin yanisira ülkesinin imarina ve kültür hayatinin
gelismesine de büyük önem vermistir. Nitekim Tebriz'de muhtesem bir saray
teskilati kurarak devrin ileri gelen ulemA ve suarAsini etrafinda toplamistir.
Ilim adamlarini himaye etmesi dolayisiyla ülkenin her tarafindan gelen ilim ve
sanat adamlarinin sayisi her geçen gün artmistir. Bunlardan meshur CelAlüddin
Devvani, AhlAk-i CelAli adindaki ünlü eserini Uzun Hasan Bey'e ithaf etmistir.
Bunun yaninda Akkoyunlular'in tarihi olan KitAb-i DiyAr-i Bekriyye adli eser de
onun zamaninda Ebu Bekr TihrAnitarafindan yazilmis ve 1471 yili sonunda
tamamlanmistir.
Bir çok dinive ilmimüesseseler de vücuda getirmis olan Uzun Hasan Bey, Osmanli
Devleti teskilAtini örnek alarak devlet islerini tanzime ve teskilatlandirmaya
çalismistir. Onun hazirlamis oldugu kanunlar Dogu Anadolu'da Hasan Padisah
Kanunlari diye meshur olmustur.
9- Halil Bey
Uzun Hasan'in ölümünden sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina, ogullari arasindan
Halil Bey geçti (1478). Annesi Selçuk-sah Begüm'ün çabasi ile saltanati eline
geçiren Halil Sultan, hiçbir kusuru olmadigi halde kardesi Maksud Bey'i
öldürtünce aleyhinde isyanlar çikti. Bu olaydan sonra diger kardeslerinin
itimatlari sarsilarak kendisinden yüz çevirmeye basladilar. Halil Sultan her ne
kadar amcasi Cihangir'in ogullari Murad ve Ibrahim beylerin isyanlarini
bastirdiysa da, DiyArbekir valisi olan kardesi Yakub Bey tarafindan saltanatinin
altinci ayinda öldürüldü. Böylece Akkoyunlu tahtina Yakub Bey geçti.
10- Yakub Bey
Sultan Yakub, hükümdarliginin ilk yilinda kardesi Sultan Halil'in oglu Elvend
Bey ile Karayülük'ün ogullarindan Seyh Hasan'in oglu Köse Haci Bey'in Siraz ve
Isfahan'da çikarttigi isyanlari kolaylikla bastirdi. Memluk sultani Kayitbay
1480 yilinda Emir Yasbey kumandasinda DiyArbekir üzerine bir kuvvet sevketti.
Sultan Yakub'un bu orduya karsi Bayindir Bey, Sufi Halil Bey ve Biçenoglu
Süleyman Bey idaresinde gönderdigi Akkoyunlu kuvvetleri Urfa'yi ele geçirmek
üzere olan Memluk ordusunu agir bir yenilgiye ugratti. Bayindir Bey bu zaferden
sonra Sultan Yakub'a karsi isyan ettiyse de, Sultan Yakub'un karsi hareketi
sonucunda yenilerek öldürüldü (1481).
Sultan Yakub, iç karisikliklari bastirdiktan sonra Gürcistan üzerine bir sefer
yaparak Ahiska basta olmak üzere birçok kaleyi ele geçirdi (1482). Bu tarihten
sonra daha çok ülkesinin bayindirligi için çaba harcayan Yakub Bey, babasi gibi
ilim adamlarini ve sanatkArlari korumus, hatta kendisi de Türkçe ve Farsça
siirler yazmistir. Bu sirada, Sah Ismail'in babasi olan Seyh Haydar, etrafina
topladigi kalabalik bir mürid ile siilik mezhebini yaymaya çalisiyor ve etrafa
akinlar yapiyordu. Seyh Haydar, 1488 yilinda Sirvan üzerine yürüyerek buranin
sahi olan Ferruh Yesar'i çok zor durumda birakti. Kalabalik ve iyi techiz
edilmis ordusu olmasina ragmen, Seyh Haydar'in müridleri karsisinda çok zor
duruma düsen Sirvan sahi Ferruh Yesar, damadi olan Akkoyunlu Yakub Bey'den
yardim istemek zorunda kaldi. Bunun üzerine, kendisi sünni olan Sultan Yakub,
siilik faaliyetlerini yakindan takip ettigi Seyh Haydar üzerine yürümenin tam
zamani oldugunu düsünerek derhal harekete geçti. Süleyman Bisen emrindeki bir
orduyu SafeviSeyhi üzerine gönderdi. Seyh Haydar bu çarpismada az sayida muridi
ile büyük bir gayret göstererek Akkoyunlu ordusunu yenmek üzere iken basindan
aldigi bir ok isabeti sonucunda öldü. Ismail disindaki ogullari da bu çarpismada
katledildi.
Akkoyunlu Devleti'nin Uzun Hasan'dan sonraki bu mesud ve parlak günleri fazla
devam etmedi. 1490 yilinda Tebriz'de meydana çikan bir veba salgini önce
Sultanin annesi Selçuk-Sah Begüm'ün, sonra ogullarindan Yusuf Mirza'nin ve en
sonunda da Sultan Yakub'un ölümüne sebep oldu. Çok genç yasta iken vefat eden
Sultan Yakub Bey'in oniki yil süren hükümdarlik devri Akkoyunlu Devleti'nin
parlak bir dönemini teskil eder. Ancak öldügü zaman, çocuklari çok küçük oldugu
için Akkoyunlu devleti bir buhran dönemine girmistir.
11- Baysungur Bey
Sultan Yakub'un ölümü üzerine yerine, çocuk yasta olan üç oglundan Baysungur,
devlet ileri gelenleri ve bazi boy beyleri tarafindan hükümdar ilAn edildi.
Ancak ülkenin baska taraflarinda da, diger boy beyleri baska sehzadeleri
hükümdar ilAn ettiler. Bu sebeple ülke içerisinde karisikliklar basladi.
Baysungur taraftarlari kisa sürede bu karisikliklari önlediler. Bu sirada, genç
hükümdarin atabegi olan SufiHalil, kendisine rakip olan umerAnin bir kismi ile
bazi sehzAdeleri öldürterek devlet idaresine hakim oldu. Ancak bu durum fazla
uzun sürmedi. Onun idaresini istemeyen emirlerin bir çogu DiyArbekir valisi
Süleyman Biçen ile anlasarak Sufi Halil'i maglup ettiler ve onu yakalayarak
öldürdüler. Bu olaydan sonra Süleyman Biçen Bey Baysungur'a atabey oldu.
Ancak, emirlerin bir kismi, Alincak kalesinde hapis bulunan Uzun Hasan'in torunu
Rüstem Mirza etrafinda toplanarak onu hükümdar ilAn ettiler. Süleyman Bey bu
kuvvetler üzerine yürüdüyse de maglup olarak Diyarbekir'e kaçti. Bu gelismeler
üzerine Sultan Baysungur, annesi tarafindan dedesi olan Sirvan Sahi Ferruh
Yesar'in yanina giderek ona sigindi (1492). Diyarbekir'e kaçmis olan Süleman
Biçen ise yakalanarak öldürüldü.
12- Rüstem Bey
Baysungur'un Sirvan Sahi'na siginmasindan sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina
Rüstem Bey geçti. Bes yil kadar devletinin basinda kalan Rüstem Bey'in
hükümdarligi dönemi karisikliklarla doludur. Öncelikle saltanati tekrar elde
edebilmek ümidinde olan Baysungur, kardesi Hasan Bey ile birlikte harekete geçti
ise de yakalanarak öldürüldü. Daha sonra Isfehan valisi ile Gilan hükümdari
isyan ettiler, ancak bu isyan da kisa sürede bastirildi.
Bu isyanlardan sonra Rüstem Bey Safeviler ile mücadeleye giristi. Sultan Yakub
zamaninda kendilerine büyük bir darbe indirilen Safevimüridleri, Ali b.
Haydar'in etrafinda toplanarak yeniden teskilAtlanmaya baslamislardi. Bir kisim
Karakoyunlu boylarini da maiyyetine katan Ali, devlet kurmak için harekete
geçti. Ancak ona bu firsati vermek istemeyen Akkoyunlular, onu agir bir
yenilgiye ugratarak öldürdüler(1493).
Rüstem Bey'in karsisina, Akkoyunlu tahtini ele geçirmek için yeni bir rakip daha
çikti. Ugurlu Mehmed'in oglu ve Fatih Sultan Mehmed'in kizindan torunu olan
Ahmed Bey, dayisi Osmanli hükümdari II. Bayezid'den aldigi yardimlarla Rüstem
Bey üzerine harekete geçti. Rüstem Bey, Ahmed Bey'e karsi çikti ise de,
emirlerinden birçogunun kendisine hiyanet etmesi sebebiyle yenilerek öldürüldü
(1496).
13- Ahmed Bey
Boyunun ve kollarinin kisaligi ve sismanligi sebebiyle Göde lAkabiyla meshur
olan Ahmed Bey Akkoyunlu tahtina oturur oturmaz isyanlar bas gösterdi. Bunun
üzerine Ahmed Bey isyancilara sert davranarak onlari öldürmeye basladi. Ancak
Isfehan tarafinda çikan bir isyani bastirmak için giristigi harekAtta kendisi de
öldürüldü. Saltanati bir sene kadar sürdü. Göde Ahmed Bey'in öldürülmesinden
sonra Akkoyunlu Devleti hemen hemen parçalanma noktasina geldi. Emirlerin her
biri Akkoyunlu sehzAdelerinden birisini ayri ayri yerlerde hükümdar ilAn
ettiler. Böylece Akkoyunlu Devleti içerisinde siddetli bir karisiklik basladi.
Bu mücadeleler sirasinda pek çok emir öldügü gibi, Yezid'de hükümdar ilan
edilmis olan Mehmed Mirza da öldürüldü.
b- Akkoyunlular'in Parçalanmasi ve Yikilisi
Bu karisiklik içerisinde parçalanmak üzere olan Akkoyunlu Devleti Yakub Bey'in
oglu Murad ile Elvend Bey arasinda taksim edildi (1501). Bu paylasmada Irak-i
Arab, Irak-i Acem, Fars ve Kirman ülkeleri Murad'da kalirken, Azerbaycan, Erran
ve Diyarbekir bölgesi de Elvend Mirza'nin idaresine verilmisti.
Akkoyunlu Devleti'inin parçalanmaya yüz tuttugu bu dönemde Safeviler
Azerbaycan'da güçlü bir devlet olarak ortaya çikiyordu. Erdebil Seyhi'nin oglu
olan ve agabeyi Ali'nin Akkoyunlular tarafindan öldürülmesinden sonra
Safevilerin basina geçen Ismail, babasinin müridlerini etrafina toplayarak her
geçen gün biraz daha güçlenmeye basladi. O, Akkoyunlularin dahili
mücadelelerinden de istifade ederek ülke içerisinde rahatça dolasma imkanini
buldu ve Erzincan'a gelip burada teskilAtlanmaya basladi. Bu sirada Osmanli
padisahi II. Bayezid'in Modon ve Koron'un fethi ile mesgul bulunmasi dolayisiyla
Osmanli teb'asindan da binlerce kisi Erzincan'a gelerek müridleri Ismail'e
katildilar. Akkoyunlu Devleti içerisindeki Karakoyunlu cemaatleri ile
Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki Osmanli ve Dulkadirlilara tabi boy ve
oymaklarin Erzincan'daki seyhlerinin etrafinda toplanmasi neticesinde Safeviler
oldukça güçlendiler.
Ismail, önce Sirvan Sahi Ferruh Yesar üzerine yürüyerek onu öldürdü (1501).
Safevi seyhi Ismail bundan sonra Akkoyunlu topraklarina saldirmaya basladi.
Bunun üzerine Elvend Mirza kuvvetleriyle Safevilerin üzerine yürüdü. Nahcivan
yakinlarindaki Sürur mevkiinde karsilasan iki ordudan Elvend Mirza'nin
kuvvetleri kalabalik olmasina ragmen Akkoyunlular yenildiler. Akkoyunlu
ordusunun büyük bir kismi ile beylerden bir çogu savas meydaninda öldürüldüler.
Bu savas neticesinde Azerbaycan Safevilerin eline geçti. Akkoyunlular'i bozguna
ugratan Sah Ismail Tebriz'de sahlik makamina oturarak Safevi Devleti'ni resmen
kurdu (1501).
Sah Ismail karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak kuvvetlerinin bir çogunu
kaybeden Elvend Mirza Erzincan taraflarina çekilerek asker toplamaya basladi.
Ancak onun Erzincan taraflarinda bulunmasi Sah Ismail'in pek hosuna gitmedi.
Çünkü Anadolu'dan gelen Sah Ismail taraftarlarinin yollari kesilmis oluyordu. Bu
sebeple Sah Ismail, Sarikaya mevkiinde bulunan Elvend Bey üzerine yürüdü. Elvend
Mirza ve askerleri ise mukavemete cesaret edemeyip Tebriz'e dogru çekildiler.
Sah Ismail onlarin Tebriz yönüne gittigini ögrenince geri döndü. Bunun üzerine
Tebriz'e çok yaklasmis olan Elvend Mirza, Hemedan yolu ile Bagdad'a kaçti.
Bundan sonra hükümetini ele geçirmek için mucadeleye devam eden Elvend Mirza
basarili olamadi. Yalnizca Diyarbekir bölgesinin küçük bir kismina hakim olan
Elvend Mirza 1504 yilinda vefat etti.
Elvend Bey'i bertaraf eden Sah Ismail, bu defa Akkoyunlu Sultan Murad üzerine
yürüdü. Murad, Hemedan yakininda Alma-Kulagi denilen yerde Sah Ismail
kuvvetlerini karsiladi. Ancak yapilan savasta büyük bir maglubiyete ugrayarak
kendisi güçlükle kaçti. Askerlerinin bir çogu ile emirleri ise öldürüldüler. Sah
Ismail bu zafer ile Irak-i Acem, Fars ve Kirman'i devletine katmayi basardi
(1503). O, daha sonra DiyArbekir çevresini de eline geçirerek bütün Akkoyunlu
ülkesine sahip oldu.
Sah Ismail'e maglup olduktan sonra önce Suriye'ye kaçan Sultan Murad daha sonra
Dulkadir-oglu Alaüddevle Bozkurt Bey'e iltica etti. Bu sirada Alaüddevle'nin
kizlarindan birisi ile evlenen Murad, buradan Osmanli ülkesine giderek Yavuz
Sultan Selim 'in hizmetine girdi. Yavuz Sultan Selim'in Çaldiran seferine de
katilan Sultan Murad, sefer dönüsünde bir miktar kuvvetle beraber DiyArbekir'in
fethi için görevlendirildi. Ancak Sah Ismail'in Urfa valisi olan Eçe Sultan
Kaçar, emrindeki az bir kuvvetle Murad üzerine gelerek onu bozguna ugratti.
Yapilan savasta Murad Bey de öldürüldü ve kesik basi Sah Ismail'e gönderildi
(1514).
Böylece son Akkoyunlu hükümdarinin da ortadan kalkmasi ile Safeviler bütün
Akkoyunlu topraklarina sahip oldular. Sah Ismail, yalniz Akkoyunlu hanedanini
ortadan kaldirmakla kalmamis, Akkoyunlulara tabi olan bütün boy ve oymaklari da
merhametsizce öldürmüstür.
Onun katliamindan kaçip kurtulabilen Akkoyunlu boylari ise Memluk-lular'a,
Dulkadirlilar'a ve Osmanlilara' siginmislardir.
Akkoyunlu Devleti'nin yikilmasindan sonra Anadolu'da yasayan Akkoyunlu ulusu,
görünüste Osmanli Devleti'ne bagli olmakla beraber, XVI. yüzyildan baslayarak
CelAli isyanlarina genis ölçüde katilmislardir.
II- TESKILAT VE KÜLTÜR
XV. yüzyilda siyasibir birlik kurarak Dogu Anadolu, Irak ve Iran'a hakim olan ve
Uzun Hasan'in hükümdarligi zamaninda en genis sinirlarina ulasan Akkoyunlu
Devleti; örgütlenme, yönetim, düsünce yapisi ve sosyal hayat bakimindan Anadolu
ve Iran'da kurulmus olan Müslüman-Türk devletlerinin etkisi altinda kalmistir.
Bu devletin teskilAti, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teskilAti gibi
CelAyirliler Devleti teskilAtina ve dolayisiyla Ilhanlilarinkine dayanir.
Hükümdarin seçilmesinde sülale ileri gelenleri ile ulusun reisleri söz sahibi
idiler. Hükümdar ayni zamanda ulusun da basiydi. Akkoyunlu hükümdarlari seçimle
basa gelirlerdi. Hükümdarlarin simge olarak çetr ve beyaz renkte sancaklari
vardi. Paralarinda Sultan ünvanini kullanirlardi. SehzAdeler, diger Türk
devletlerinde oldugu gibi, gençlik çagina geldikleri zaman bir vilAyetin
idaresine tayin olunurlar ve atabeyleri ile birlikte bu bölgeyi idare ederlerdi.
Vilayetlerin idaresi validen sonra kadi ve subasilara birakilmisti. Kadilar
ser'i islere bakarlar ve kisiler arasindaki hukuki davalari hallederlerdi.
VilAyetin bütün askeri ve inzibati islerinden ise Subasilar sorumlu idiler.
Akkoyunlu Devleti'nin saray örgütü baslangiçta Ilhanlilar ve Timurlularinkine
benzemekle beraber daha sonralari Selçuklu ve Osmanli tarzinda gelismistir. Uzun
Hasan, büyük fetihlerden sonra Istanbul'daki Osmanli sarayi ölçülerinde bir
saray yaptirmis ve çagdasi olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir teskilAt kurmustur.
Akkoyunlu sarayindaki memuriyetler Anadolu beyliklerinde görülen rikAbdar,
tesrifatçi, çasnigir, mirahur, kusçu, muhasip, hazinedar, nekkareci, Sarabdar,
Ferras gibi ünvanlardan olusmaktaydi.
Selçuklularda oldugu gibi Akkoyunlularda da yönetim islerinin yürütüldügü makam
Büyük Divan idi. Divan reisine Sahib-i Divan denilmekte olup bir mühre sahipti
ve gereken belge ve kararlari bununla mühürlerdi. Bundan baska divanda sahib
denilen vezirlerle, her biri bir nezarete karsilik gelen teftis, tugra, istifa
(maliye), adl ve arizidivanlarinin nazirlari, kazasker ve pervaneci bulunurdu.
Bunlardan baska bazi büyük boy beyleri ile sülaleye mensup beyler de divanin
tabii üyesi idiler. Bu beylerin en büyügü olan Emir-i a'zam hükümdarin
katilmadigi seferlerde baskomutanlik görevi yapardi. Valilikler, sülale
mensuplarina ve emirlere verilir. Bunlar da ellerinde bulunan topragin gelirine
göre asker beslerlerdi.
Akkoyunlu Devleti'nde, ordunun temeli yaya ve atli kuvvetlerden olusuyordu.
Süvari birlikleri, Bayindirlilar basta olmak üzere çesitli boylardan seçilir ve
sayilari 30.000'i bulurdu. Uzun Hasan bu birliklere, Osmanlilar'da oldugu gibi
kasaba ve köylerden alinan piyade azablarini da katti. Çerik adini tasiyan ve
eyalet valilerinin emrinde topraga bagli olan timarli sipahiler de devletin
kurulmasinda ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermistir. Bunlardan baska
deveci, yamci, ra'denbaz, bAzbAz, kusçu ve parsci gibi zümreler de Akkoyunlu
ordusunda yer almaktaydi.
Akkoyunlu devletinde, ordu emirlerinin ilAn ve duyurulmasi, askerin çagrilmasi
ve toplanma yerlerinin ilAnini Tavaci adi verilen askeri memurlar yapardi. Bunun
yaninda tavacilar, bütün askerleri bir deftere kaydeder ve böylece asker sayisi
her zaman bilinirdi. Hassa askerleri maaslarini divandan alirlar, azablar ve
çeriklere ise yalnizca harp zamanlarinda maas ödenirdi. Uzun Hasan Bey'in toprak
örgütü ve timarli sipahiler hakkindaki yasalari Hasan Padisah Kanunlari olarak
taninmis olup, çiftçiden, esnaftan, san'atkArdan ve tüccardan alinan vergilerin
adil bir sekilde tarh ve tahsil edilmesi için meydana getirilmisti. Hatta Hasan
Bey bütün örfi vergilerin kaldirilmasini istemisse de mülkive askeri
idarecilerin itirazlari ile karsilasinca bunu gerçeklestirememistir. Hasan
Bey'in kanunnAmesi Osmanlilar tarafindan bir müddet, Safeviler tarafindan da
uzun müddet kullanilmistir. Bu kanunnAme, Akkoyunlu Türkmen Devleti'nin IslAm
malihukuk tarihine yaptigi önemli bir hizmettir.
Akkoyunlular zamaninda bilim ve fikir hayati da önemli ölçüde gelismis idi.
Özellikle Uzun Hasan Bey devrinde ilim ve fennin yayilmasina çok önem
gösterilmis, bu amaçla ülkenin her yaninda medrese, imAret ve diger hayir
müesseseleri yaptirilmistir. Uzun Hasan ve ogullari Halil ve Yakub Beyler Iran,
Irak, Mavaraünnehir ve Türkistan'daki bilgin ve san'atkArlari saraylarina davet
ederek onlari himaye etmislerdir. Uzun Hasan'in davet ettigi bilginlerin basinda
gelen meshur matematikçi ve astronom Ali Kusçu, hacca gitmek üzere Tebriz'den
geçtigi sirada Uzun Hasan Bey'in rica ve israri ile orada kalmisti. Yine uzun
süre Akkoyunlularin sarayinda kalarak onlar adina kitap yazan bilgin ve sair
Celaleddin Devvani, felsefe konularini içeren AhlAk-i CelAliile Uzun Hasan
dönemindeki askeri durumu anlatan ArznAme adli eserlerini Uzun Hasan'a ithaf
etmistir. Ayrica Hasiye-i Kadime ve RisAle-i AdAlet adli eserlerini ise
övgülerini gördügü Halil ve Yakub Beyler adina yazmistir. Uzun Hasan Bey'in
medreselerinde bu Alimlerden baska Tahranli MevlAna Ebu Bekir, yüksek
riyAziyatçi olan Mahmud Can, alim ve edip Kadi Muslihiddin Isa ve sonradan
Osmanlilarin hizmetine geçecek olan ve mühim görevlerde bulunan Idris-i
Bitlisigibi Alimler hizmet etmislerdir.
Akkoyunlu Devleti zamaninda imar faaliyetlerine de önem verilmis, hanedan
mensuplari ile büyük beyler çok kisa süren zamanlarinda gerek Anadolu'da ve
gerekse Iran'da cami, medrese, kervansaray, hastahane, türbe ve saray gibi pek
çok eser meydana getirmislerdir. Ancak bu eserlerin çogu günümüze ulasmamistir.
Bunun sebebi ise yalnizca zamanin tahribi degil, bilhassa Safevilerin,
Akkoyunlular'in yaptirmis oldugu ictimaieserleri plAnli bir sekilde
yikmalaridir. Akkoyunlular zamanindaki bayindirlik müesseseleri, özellikle Uzun
Hasan ve onun ogullari zamaninda basta Tebriz olmak üzere ülkenin pek çok
yerinde insa edilmistir. Hükumet merkezinin Tebriz'e tasinmasindan sonra
Sahib-abad mahallesinde büyük bir saray, Uzun Hasan Camii, büyük bir hastahane
ve Nasriye medresesi gibi eserler yapilmistir. Bunlardan baska Uzun Hasan'in
Mardin'de yaptirdigi hastahane, ashane ve misafirhane; Tercan'daki cami ile
Tebriz'deki Kayseriye Çarsisi, Bayindir Bey'in Ahlat'taki imaret, medrese, cami
ve hamami gibi eserleri sayabiliriz. Akkoyunlularin ilk merkezi olan
Diyarbakir'da da Hoca Ahmed'in 1489 yilinda yaptirdigi Ayni Minare Camii,
Cihangir'in oglu sultan Kasim'in yaptirdigi Seyh Matar Camii bulunmaktadir.
Mardin'de bulunan Sultan Kasim (Kasimiye) Medresesi de bu devrin önemli
yapilarindindir.
Akkoyunlu hükümdari YAkub Bey devrinde onun himayesi ile minyatür sanati da
büyük bir gelisme göstermistir. Akkoyunlulardaki bu minyatür gelenegi
Safevidevleti zamanindaki minyatürler üzerinde derin tesirler birakmistir.
Kaynak:Osmanli tarihi
AKKOYUNLULAR DEVRİNDE ÇEMİŞGEZEK
Anadolunun dogusunda bir oymak ve bu oymaktan bir emaret ve bir ulus meydana
getirerek nihayet bir Imparatorluk kuran Akkoyunlu-larm ananevi şeceresini Ebü
Bekr-i TahrAni el lsfahani (1) KitAb-ı Di-yar-i Bekriye* (2) adh eserinde:
Akkoyunlulann ilk padisaklan olan Kara Yülük Osman beyin soyu (3) (52) nci
babada Oguz Hana çıktıgı ve bunlarm Oguz, yani Türkmen ilinin Baymdir ulusundan
bir oymaga mensup olduklan, Uzun Hasanm ise (39) uncu ceddi Bisut (Basat) (4)
Han oldugu, bayraklarmda koyun renizi bulundurmalan ve mezar taşla-nna koyun
heykelleri (5) kazıttıklan dolayısıyla bunlarm eskidenberi koyun totemine bagh
olduklan ve Müslüman olduktan sonra da bu totenıi terketmediklerinden
kendilerine Akkoyunlu (6) denildigi şeklinde kayd'ştwif tir.
' (1) Ebü Bekr-i Tahranf, evvelA 12/Mart/1447 yıh siralarmda Karakoyunlu
hükümdan Cihanş.ah m ve oglu Muhammed Mirzamn maiyetinde Kadı-i leşker lik
ettigi- ve kendisinin münşi ve 1457 yillarmda isvj haylı yaştı bulundugu ve
Ci-hanşahın maflübiyet ve katlinden sonrA da 11 Kasim 1467 de Uzun Hasanm
mai-yetine girerek ona da hizmet ettitinij !Alim, fadil olup muderrislik de
yaptıgmı ve bu eserini Uzun Hasana ithafen mufassal bir Akkoyunlu tarihi
şeklinde yazmaga başladıgını ve Uzun H&sanin- emriyle (1471-875 H.) de
bitirdifini bu eserinde yazmaktadir.
(2) Bu eser, ewelA Iraklı tarihçi AbbAs AzzAv! tarafmdan Basra'da aviikat
Muhammed Ahmet Beyin kütüphanesinde yazma (421) sahife olarak bulunmuştur. Abbas
Azzav!, bu nüshadan daktilo ile iki kopye yaptırmış, bunlardan birisini Ord.
Prof. M. §.' Günaltaya, di§enni ise Prof. M. H. Yınanç'a göndermek suretiyle
Türk tarihçilerinin istifadesine sunmak iyili§ir.i göstermiştir. Akkoyunlu ve
Karakoyunlu tarihi hakkında araştırmalar diye Belleten. C. 18. !3a. 70. s.
179-182 de yazdıfı çok degerli ve faydalı makale sahibi sayın Adnan Sadık Erzt
ise Mtikrimin Halil Bey nezdindeki nüshadan iki nüsha daha teksir ettirmistir.
Bunlardan birisi W&kale sa-hibinde, digeri de Prof. Dr. W. Htez'in elinde
bulunmaktadir.
(3) Kara Yülük Osman beyin anası Trabzon İmparatorluk ailesine mensup
Mari Komnen nammda bir kadmdir. Ken'disi de Imparator Alexis in kizlarmdan
birini almıştır. .
(4) Bisüt Han, yüz yirrai yıl saltanat sürdü, Mogol askerii babasimn evine
hücura ettigi vakit annesi ona hamileydi, kaçarken dogurdu ve onu yolun üsttine
atarak savuştu. İhtiyar bir kadm onu kaldırdı, ihtimamla saklayıp büvüttü,
yürü-nıege başladı, kadm onu dört ay inek sütiyle besledi, babası Uruz Koca
tekrar ülkesine d5ndögü zaman oflunun hayatta oldufunu ögrendi, araştırdı, buldu
ve ka-dmdan geri alarak adini Blsut (Bt-But) koydu.
Bu hikAye, KitAb-ı Dede Korkut'da da hemen ayni olarak bahsedilmektedir.
(5) Bu koyun heykelli mezar taşlarmdan bir kismmi, aradan beş yüz sene geç-tigi
hald, bAlA üzerinde taşıyan ve uaaktan bakılmca kuyruklu bir koyundan hiç de
Akkokunlular, fur*Aİi (7) ~ve oglu Fahreddin Kutlu Beyler idaresin-de XIII. üncü
asır sonkrma dogru Do
u Anadoluda, Kuzeyde Bayburt Güneyde Urfa — Mardin olmak
üzere Fırat ile Diclenin muhtelif kolları-nın suladıgı bölgelerde kışlak ve
yaylak yaparak dolaşdıkları, bu sıralar-da ülkenin geçirdiği büyük Anarşi içinde
bir çok kargaşalıklara, savaşla-ra katılarak öteye beriye akmlar yapmışlar ve en
nihayet XIV üncü asır iptidalannda, Fahreddin Kutlunun dört oğlundan Kara Yülük
Osman (8) Bey, UrfA'yı Döger boyundan, Kemah'ı Timur'un muhafızı Şemseddinden,
Erzincan ve havalisini Mutahhartenin torunu Yar Aliden, Çemişgezeg'i Pir
Hüseyinden, Harputlu Dülkadir ogullarmdan, Erzurumu Karakoyun luların valisi Pir
Ahmed' Beyden, Mardin'i Karakoyunlulann muhafızı E-mir NAsırdan alarak Akkoyunlu
hükümetini (1402 — 1435) de kurmağa muvaffak olmuştur.
farkı olmayan beyaz mermer taşlı bir mezarlığın, ewelce Tunç ilinin Çarsancak
kazasına baçlı iken bugün Pertek kazasına baçlı bulunan Vasgert nahiyesinin
Vasgert köyünde raevcut olduğu tespit edihniştir. Hiç şüphe yoktur ki, bu
mezarlık, uzun zaman bu bölgeyi ellerinde bulunduran Akkoyunlulara aittir.
Esasen bu köy, ilk ve orta cat dekoruna bağlı yüksek ve hakim bir tepe üzerinde
kurulmuş va üzerinde harabeler halinde birçok bina izlerine de tesadüf
edilmiştir.
Bundan başka Harput'un batısında ve Harput'a (25) km. mesafede (Sün) köyünde
mermer oyma bir koyun heykeline tesadüf edilmiştir, köy halkı buna (Koç Baba)
derler ve mukaddes tanırlar. Koç Baba, bir aralık ortadan kaybolmuş. .,
Köylüler, bunu köyleri için bir felAketin geleceğine hamlederek korkmuş ve matem
tutmuşlardır. Aradan hayh zaman sonra, bir sabah bakmışlar ki, Koç Baba yerli
yerinde duruyor, bu defa da sevinmişler ve Koç Baba'nın köylerin* tekrar
gelişini uğur sayarak kurban kesmişlerdir.
Halbuki iş öyk değildir, ihtimal bir açık gözlü bumı meraklısına satmak için
kaldırmış ve sonra emeline muvaffak olamayınca tekrar getirmiş olacaktır.
Bu heykelin Akkoyunlular devrinden kalma bir koyun heykeli olduğuna hiç şttphe
yoktur.
Bak, aşağıda Yavuz Selim bölümüne.
(6) Karakoyunlular ise, yine Türkmenlerden Baranh aşiretine mensup ol-dukları
gibi bunlardan (4) ve Akkoyunlulardan (13) hükümdar gelmiştir.
(7) 1848 yılında komşu diğer beylerin de iştirakiyle Trabzon topraklanna ilk
defa hücum eden bu.zattır. Trabzon İmparatoru III üncü Aleksios, yegAne
kur-tuluş çaresini şöyle bir tedbir ile karşılamak istedi, kız kardeşi güzel
Prenses Ma-riayı Tur Ali Beyin oğlu Kutlu Bey ile evlendirmek ve İki taraf
arasmdaki bu akrabahk baglaın sayesinde tahtını korumaktı. Bu Maria'ya bilAhare
Despina ha-tun denilmiştir. Bak. Belleten C. 18. Sayı. 70. s. 189.
(8) Abü Bekr-i TahrAnl'nin dediği gibi Kara Yülük Osman Bey, 300 kadar harbe
iştirak etmiş, yalmz o asrm dfü, bütün tarihin en şeci ve en muharip adamlarmdan
biri olmuştur.
Ancak bu hanedan arasmda bizi yakmdan ilgilendiren V. inci hükümdar Uzun
Hasandir. Uzun Hasan, evvelce Akkoyunlu hükümdar.ı, kardeşi Cihangirin
hizmetinde bulunuyordu, bununla harp eden amcasimn uzerine yürümege memur
edilmiş, vukua gelen muharebede galip gelmiş ve oglu ile birlikte öldürülmüştü.
Sonra Amid (Diyarbekir) de hükümet Re-isi olaji kardeşi Cihangirin elinden
saltanatı almak için tepdili kıyafetle şehre girrniş ve Cihangirin sarayma
ansızın hücum etmiş ise de bunu da-ha evvelden haber alan Cihangir, saraymı
bırakarak firara mecbur kalmıştı. Bu siralarda Uzun Hasan, henüz hükümdar
degildi, yalnız Amid'i zaptetmişti. Nihayet kardeşlerini kendisi ile barışa ve
kendine tAbi olma-ga mecbur ederek Nasrad'din ebü NAsır* unvaniyle (1453 — 857.
H) yi-hnda Akkoyunlu hükümetini kurdu.
Uzun Hasan birçok fütuhatta bulunduktan sonra (1465 — 869. H) de Harput'u
Dulkadir oglu Asian Beyin elinden alarak, onu inaglup ve E1-bistan a kadar takip
ederek sulha mecbur etmiş ve kalenin anahtarlan-m teslim almıştı.
' Uzun Hasan, Harput kalesine hakim olduktan sonra kalede birçok tamirat
yaptırdıgmı ve kitabe bıraktıgını, Fatih Ahmet türbesinin önlerlnde ve Kureyin
üstündeki tepelerde yaptırdıgı muazzam bir köşkte, AnAsı Sara hatunla kansmm (9)
oturduklarun Nureddin Ardıçoglu hu-sus! bir rnakalesinde yazmaktadir.
Fatih Sultan Mehmed, (1451) de Trabzon uzerine yürümüştü. O za-man Uzun Hasan,
Fatihe karşı çok mütevazı ve uysal davranmıştı. On sene sonra (1461) de ikinci
seferinde Uzun Hasan, yakm akrabasi olan Trabzon Imparatoru David Komnen i, bu
badireden kurtarmak için Fa-tihi meşgul etrnek üzere Erzurum — Istanbul yolu
uzerinde ve Tokatm Dogusunda bulunan (Kaçunlu Hisar) i, mutasarrifi Huseyin
beyden gas-ben almış bulunuyordu. Fatihin bu kaleyi geri almasi ve Trabzon
uzerine kati hareketi Uzun Hasam telAşa düşürmüş, hattA sulh istemek üzere
anasmı (10) Fatihin yolu üzerindeki Erzincan'a göndermiş, Fatihle Impa-
(9) Uzun Hasan'ın karısı, Trabzon Imparatoru David Komeh'in kardesinin biziydi.
(10) Uzun Hasan'm anasmm adi, Sara hatundu, bunun hakkmda yarim aan ewel Harput
büyükleri arasmda şöyle bir tarihl hikAye söylenir dururdu.
Uzun Hasan'in Harput'da bulunan anasi Sara Hatun Fatih'in yolunu Erzin-can'da
kesti, ve Fatih'le oglu arasmda dostluklar tesisine çahştı ise de, Fatih, b\i
hanımı bir hükümdar anasına lAyık hürnıetle kabul etti v yanma alarak ordusu ile
birlikte Trabzon'a götürdü.
Bu hAdise şöyle hikAye edilirdi:
Fatih, Erzincan ovasmda otafmi kurup askerine ve etrafmdaki iimerasma nihayet 24
saatlik bir dinlenme fırsatı verdigi sırada, çadan önüe yafız bir at ttzerator
arasında vukubulacak mıtharebede tamanıen tarafsız kalacagmı temin ile (1463 —
867. H) de Fatihle aralannda bir muahede imza edilmişti,
Fatih Trabzon'a gitmiş, denizden ve karadan şehri sıkıştırmca İmparator, boyun
egmefe meebur kalmış ve şehrin anahtarlannı teslim ile ailesi ve kendisi
Istanbula nakledümişlerdi.
Uzun Hasan, bundan sonra en büyük düşmanı Kara Koyunlu hükümdarı meşhur Cihan
Şahı (1467) de ve sonra Teymurlardan Ebu Said Hanı da (1469) da Aras
muharebesinde maglüp ve esir ederek her ildsini de öldürtmüştü. Işte bu
Galebelerden cüret ve cesaret alarak üç dört sene gibi az bir zaman içerisinde
kuvvetleriyle daima harekette bulunarak ülkesini Horasandan Acemistanm yarısım
içine almak suretiyle Karamana kadar genişletmişti. Sonra Osmanlılardan kaçan
Karaman ve Candar ofullarmın teşvıkiyle (1472) de Osmanlı hududunu geçti ve
Tokatı ya-kıp yıktıktan sonra Karaman ülerine kadar sokuldu.
Fatihe gönderdigi bir mektupda: Adap dışına çıkarak Adeta meydan okur gibi bir
lisan kullanıyor, (KApadokyayı ve Trabzon İmparatorunun danıadı oldugund'an bir
de Trabzonu istiyordu. Fatih, bu mektubu: (— Badema üçimiz ok, lAfırmz
kılıçtır.) diye ilk baharda görüşecefini ima ile cevaplandırdı. Fatih, o günden
itibaren hazırlıga başladı. Rumeli ve Anadolu askerleriyle mevcüda 100:000 den
ibaret ordusuyla (Şevval 877 — Mart 1473) de Üsküdardan foAreket ederek
Yenişehir'e gitti, orada ordusunu gözden geçirerek hartket emri verdi. Sivas —
Erzincan'a vardı.
rinde^ve etrafında beş on muhafızı ile bir kadın iniyor, işte bu kadm, Uzun Ha-
sanın anası Sara hatundu. ,
Fatih, Sara Hatunun huzuruna girmesini ferman buyurunca, Sara Hatun, bir
kuman'dan veya bir em!r gibi serbestçe Fatih'in çadırına giriyor ve o zamanın
ana-
nesine göre el ve etek öptükten sonra, ben Uzun Hasan'm anasıyım deyince, Fatih,
kendisinin rakibi olan bir hükümdar anasınm korkmıyarak bu şekilde fütursuzca
otafına kadar gelmesini, Hatunun kahramaniıfına ve cesaretine bir delil sayarak
ona yer gösteriyor... Sohbet başlayınca, Sara Hatunun aklı başmda, sözü sohbeti
yerİnde ve aynı zamanda dindar ve bilgili bir hanım oldufunu gören ^atih,
iltifat-ı
şahanede bulunuyor. m
Sara Hatun, oglunun af edilerek araların'da sulh yapılmasmı ve aynı zamanda
Harput'da ismine izafetle bir cami yaptırmak emelinde oldugundan iradelerini
Fa-tih'ten rica ediyor. Fatih, Sara Hatunun bu iki dilefini de kaıbul cderek
yukarıda sözü geçen tarafsızlık muahedesi imza ediliyor ve Trabzon'dan dönüşünde
de camiyi yaptırıyor ve ismine izafetle bu camiye Sara Hatun camii deniliyor,
Aradan beg yüz yıl geçtifi halde bugün1 Harput harabelerinin üzerinde
mev-cudiyetini hala muhafaza eden bu cami, Sara Hatun ismiyle anılmaktadır.
O sırada Uzun Hasan da 70.000 kişilik bir kuvvetle Tebrizden ilerli-yerek
Tercan'a kAdar gelmiş ve garbi Fırat kıyılarını tutmuştu.
Fatihin öncü akmcılarının kumandanı olan Mihal oglu All Bey, bu hali görünee
korkusundan düşmanla temasdan çekinerek geriye döndü. Arkadan bir fırka hafif
süvarj ile ilerlemiş olan Has Murat Paşa ise, şe-caatine güvenerek Vezir Mahmut
Paşanın sözünü dinlemeyip Fıratı geç-ti. Uzun Hastmn oglu Ugurlu Mthmet Bey iyi
bir tabya kullandı, bu kuweti içeri çekerek'tarümar etti. Has Murad Paşanın
birlikleri tamamen maflüp ve perişan oldu, kendisi de Fıratta boguldu.
Fatihin en cesur bir birlifinin bu suretle mahvedilmesi Uzun Hasanı büyük
ümitlere düşürdü. Aldıfı mühim miktardaki esirleri önüne kata-rak ordusuyla
tedrici surette daha gerilerde emin müdafaa hattı kurmak üzere Bayburt'a do
ru
çekilirken Fatjh arkasmdan yıldırım süratiyle, Erzincan — Erzurum — Bayburt
Mçktninin arasında bulunan (Otluk Be-li) nam mahalde Uzun Hasana yetişti.
Muharebe (16 Rebiül - Evytl 878 — 11 Agustos 1473 Çargamba günü başladı. Bizzat
Uzun Hasanın idare tti
i merkez kuvvetlerine karşı Fatihin hücumu ve bu sırada
Uzun Hasanın oglu Zeynelin maktul düşmesi karşı tarafın maglübiyetine sebebiyet
verdi. Uzun Hasan, az bir maiyetle kagabildi.
Fatih, bu muvaffakıyetten pek ziyade memnun kaldı, esir aldıgı 40 bin kişiyi
serbest bıraktı ve üç gün ordugAhta kaldıktan sonra, Padişahın ve ordu erkAmnın
arzuları hilAfuıa Vezir Mahmud Paşa (11) nın israriy-le Uzun Hasanm takibinden
vazgtçildi. Bunun üzerine Fatih, Uzun Ha-sarim sayılı ümerasmdan beş kişiyi
Amasyaya gönderdikten sonra kendi-si de arkalarmdan İstanbula döndü.
Bu muharebeden sonra, topraklarından büyük bir kısmım ve birçok mühim kalelerini
ve kuvetlerini kaybeden Uzun HAsan, yeni kuvvetleriy-le Gürcistan'da bazı
faaliyetlerde bulunmuş ise de artık belinj dogrula-mamış ve nihayet (1478 — 883.
H) yılı başında Tebriz'de ölmüştür (12).
Uzun Hasanın yedi evlAdı, y©di de torunu vardı. Payitahtını Amid' den Tebrize
nakil etmişti, Tebriz'de muhteşem bir saray teşkilAtı kuran,
<11) Bu yüzden Fatih, Istanbul's gelir gelmez Vezir Mahmut Paşayı öldürttü.
Istanbul'da Mahmut Paşa semti ve pazarı bu- zatm ismine izafe edilmiştir. Yine
bu semtte büyük bir camii vardır, türbesi de bu camiin yanmdadır.
(12) Gerçi halk arasında Uzun Hasan'm mezarmm Çemişgezek'te oldugu ve
tti-rbesinin üstünde büyük bir dergAh bulundugu söylenmekte ise de, bu dogru de-
^ildir, . , . .
Bu türbe, hükümetini Erzincan'dan Çemişgezek'e nakleden AlA al-Din Davud Şahm
oflu Qenaişgezek Eıtıfri ŞeyhFHasaa'a
Ilimleri, şairleri etrafma toplayan ve gayr-i medeni bir halde olan
ulusu-medeniyete intibak ettirmeje çalışan, birçok din! ve ilmi ve hayre
.''matuf müesseseler kurmak, devletini tanzinı ve teşkilAtlandırmak için
kanunlar ve nizarnlar yapan, ve başka dillerden türkçeye eserler tercüme ettiren
ve hattA Kur'am Kerimi bile Türk diline çevirterek bunu huzurunda okutan Uzun
Hasan, muhakkak ki, XV nci asrm en büyük ve en şayan-ı dikkat bir türk
hükümdarıydı; fakat saltanat veraset işini . btitün Türk devletlerinde oldugu
gibi - bir kanun veya bir oife bagliyama-di
mdan ve yaptıgı teşkilAtm merkezi
olmaması yüzünden ulusuna ba
-h boy ve oymak beylerinin münferiden har.eketleri
ve birbirleriyle mücadeleleri yüzünden pek az bir zaraan içersinde yıkılıp
gitmiştir.
Uzun Hasanın arazi teşkilAtı ve timarh Sipahiler hakkmdaki kanunlari (Hasan
Padisah Kanunlan) narniyle meşhur olup bu kanunlardan (Harput Livasi Kanunnamesi
(13) nin hükmü Doguda Yavuz Sultan Se-lim devrinde bile tatbik ediliyordu.
(13) 1 — Tafsil-i Kanunname-i Liva-yi Her hurt:
Bermuceb-i kanun-ı osmani mahsulAt-ı kura ma'a sehir re bac ve tamga' ve sair
cihat hAki der şehr-i mezküre'est bermuceb-i kanun Hasan Padisah nehade şüde
bimarifet-i mir-i miran ve bikadı-i Amid biihtiyar RiayAy-ı VilAyet-i mezbüre.
2 — Evvel kura da vaki olan riayAki müslümanlardır anunkim çift ola her çift
başma resm-i çift deyu ellişer osmani akçaların alalar ve anlarun kim çift
dlmaya veya bir hanede tekrar müzewiç ola anlardan .dahi on ikişer akça resm-i
bennaki alalar ve bunlardan ziraat eden kimesne olsa ziraatine göre hesap edüp
her iki dönümüne birer akça alalar ve anlar kim mücerred olalar atalanna hizmet
cder olmayup ki alAhazihi kendu öz kArlarmda olalar anlarm gibiden altışar akça
resm-i cebabennAk alalar.
Ve kef ere tayifesinden bu zikr olan rusumyat ahnmayup haman her haraçgüzar
Refer başına yirmi beşer akça tspençe alalar.
Bu zikrolunan hususlarm ahnmasinin mevsimi ewel bahar evAil-i marttadır. Andan
mukaddem almayalar.
3 — Ve ziraatlarmdan egrer müslüman ve ger kefereden hums iizre alalar amma
müslümanlarun penbelerinden ve bostanindan ve bag ve meyvelerinden yedi-de bir
alalar ve geru keferesinden hums iizre alalar.
4 — Ve resm-i Arüsiye her arüsiyeden altnuş akça alalar ol kim kiz oglan ol
nikAhı ne yerde vAki olursa olsun atasi ne yerde mukayyet ise anda alalar amma
dul avret her ne yerde nikAh olsa anda alalar.
5 — Ve resm-i asel hasil olan baldan öşür üzre alalar.
6 — Ve resm-i AsiyAb her birine ayda beş akça hesap edüp alalav ki yıllıgı
altmış akça olur.
7 — Ve adet-i afnam her iki koyuna bir akça alalar ve resm-i Yaylak her yaylakci
olan kimesnelerden ki Çihar-pA-sı ola anlann her hanesinden bir nükü yag alalar
ki iki yüz dirhem ola.
8 _ Ve ceraim-i hayvanat içün dahi ya at veya sıfır ekine girüp ziyanhk eylese
her sıfır veya at başma beşer akça cürmün alalar ve beşer akça dahi uralar
Akkoyunlu Devleti
Akkoyunlu Devleti'ni kuran hanedan Oğuzların Bayındır koluna mensuptur. Tıpkı
Karakoyunlular gibi İlhanlı hAkimiyetinin sarsılmasıyla, güçlenen Akkoyunlular,
Bayındır, Döğer, Bayat, Çepni gibi Oğuz boyuna mensup kitleleri ve İnallu,
Hacılu, Bayramlu ve Musullu gibi konar göçer cemaatleri etrafında toplayarak
fetihlerde bulunmuşlardır. Henüz 14.ncü yüzyıl ortalarında Tur Ali Bey, Trabzon
Rum devleti üzerinde baskı kurmuştu. Kara Yülüg Osman Bey'in kadı Burhaneddin
Ahmet'i ortadan kaldırması ve Sivas'ı ele geçirmesiyle (1398) Akkoyunlular
tamamen müstakil hAle geldiler. 15.nci yüzyıl başlarında devlet, Timur'un da
yanında yer alarak gücünü artırdı ve Diyarbakır merkez olmak üzere, bütün güney
ve doğu Anadolu, Akkoyunlu hAkimiyetine girdi. Uzun Hasan dönemi (1453-1478)
Akkoyunluların en parlak dönemi olmuştur. Karakoyunluları ve Hasankeyf'teki
Eyyubi hAkimiyetini yıkan Uzun Hasan, Azerbaycan'ın ele geçmesi üzerine başkenti
Tebriz'e nakletmiş ve sınırlarını doğuda Hazar'a kadar genişletmiştir. Fakat
Osmanlılara karşı Otlukbeli'nde uğradığı ağır yenilgi (1473), Uzun Hasan'ın
bütün Türk dünyasının lideri olma hayalini sona erdirdiği gibi, devletinin de
zayıflamasına yol açmış; ölümünden sonra çıkan taht kavgaları sonucunda devlet
ikiye bölünmüştür. Neticede bundan faydalanan Şah İsmail, Tebriz'i ele geçirerek
Akkoyunlu Devleti'ne son verip, Safavi Devleti'ni kurmuştur (1502).
UZUN HASAN
Uzun Hasan 1423 yılında Diyarbakır'da doğdu. Akkoyunlu hükümdarı Ali Bey'in oğlu
Cihangir, babasının ölümü üzerine tahta geçmişti. Uzun Hasan, kardeşi
Cihangir'in emri ile yaptığı askeri mücadelelerden sonra, giderek güçlendi ve
kardeşi Cihangir'i başkentten uzaklaştırarak Akkoyunlu hükümdarı oldu. Trabzon
Rum İmparatoru'nun kızı Katerina Despina ile evlendi. Trabzon'u Osmanlı
saldırısına karşı koruyacağına söz verdi. Uzun Hasan, ayrıca İstanbul'a elçi
göndererek, Trabzon Rum İmparatorluğunun her yıl verdiği verginin affedilmesini
ve karısına çeyiz olarak verilmiş olan, Kayseri yöresinin teslimini istedi.
Fatih Sultan Mehmed bu istekleri reddetti. 1461 ilkbaharında Trabzon seferine
çıktı. Osmanlı akıncıları karşısında başarısız olan, Uzun Hasan'ın
kuvvetlerinden yardım alamayacağını anlayan, Trabzon Rum İmparatoru David
Komnenos 26 Ekim 1461'de Trabzon'u, Fatih Sultan Mehmed'e teslim etti. Uzun
Hasan bu gelişmelerden sonra ülkesini Gürcistan, Suriye ve Azerbaycan yönünde
genişletmek için harekete geçti. Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'ı yenilgiye
uğrattı. Giderek güçlenen Akkoyunlu ülkesi, Horasan dışında bütün İran'ı,
Ermeniye'yi ve Mezapotamya'nın önemli bir kısmını kapsıyordu. Uzun Hasan bundan
sonra Osmanlılarla mücadeleye girişti. Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kasım Beylere
yardım ederek onları Osmanlılar aleyhine kışkırttı. Akkoyunlu kuvvetleri 1472'de
Tokat'a baskın yaptılar. Ayrıca Akkoyunlu kumandanı Yusuf Mirza, Kayseri,
Karaman, Hamideli yörelerini ele geçirdi. Bunun üzerine Fatih, doğuda kendisi
için tehlikeli duruma gelen Uzun Hasan'ı ortadan kaldırmaya karar verdi. Osmanlı
ve Akkoyunlu kuvvetleri 11 Ağustos 1473'de Otlukbeli'nde karşılaştılar. Osmanlı
topçusu tarafından kuvvetleri bozguna uğratılan Uzun Hasan İran'a çekildi.
Akkoyunlular Devleti'nin merkezini Tebriz'e naklettiler. Uzun Hasan Gürcistan
seferinden dönerken hastalandı ve kısa bir süre sonra 1478 yılında Tebriz'de
öldü.
TİMUR (1336 - 1405)
Timur 1336'da Keş'de doğdu. Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi. Barlas
aşiretinin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatunun oğluydu. 1370 yılında
hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yaptı. 1373'de Harizm seferine
çıkan Timur, Kat şehrini ele geçirdi. Daha sonra Celyirlilerin başkenti Hocend
üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi. Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam
eden Timur giderek güçlendi. 1379'da Harizm'i tamamıyla, 1381'de de Sebzvar'ı,
topraklarına kattı. 1384'de Irakı Acem'e giren Timur, aynı yıl Esterabat'ı ele
geçirdi. 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i aldı. Azebaycan ve Ermenistan
bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlulara karşı savaştı ve 1387'de Doğu
Beyazıt, Ahlat, Adilcevaz ve Van'ı ele geçirdi. İran'a yönelen Timur, Maraga,
Rey ve Isfahan üzerine yürüdü. 1389 yılında Altınordu devleti üzerine sefere
çıkan Timur, iki kez zafer kazandı. 1391 yılında Mazerdan bölgesini ele geçirdi.
Timur, bütün Şiraz ve Kirman'ı ele geçirdikten sonra Bağdat, Tekrit, Erbil ve
Musul'a hakim oldu. Urfa'yı ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve
Karakoyunlu beylerini kendine bağladı. 1395 yılında Derbendi ele geçirerek
kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü. Özi ırmağı kıyısında
bulunan Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve
Moskova'ya dayandı. 1398'de Hindistan'a girdi. Delhi'yi ele geçirdi. 1400'de
toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine çıkma kararı aldı. Ardahan ve Kars
üzerinden Bingöl'e geldi. Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için
Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'e sığındılar. Bayezid, Timur'a bağlı olan
Erzincan'ı ele geçirdi. Timur ise 1400 yılında Erzincan'a tekrar hakim oldu ve
Sivas, Malatya ve Behisni şehirlerini ele geçirdi. Suriye üzerine yürüyen Timur
Halep'i aldı ve Şam'ı kuşattı ve aldı. 1402 yılında Erzurum, Erzincan, Kemah ve
Kayseri üzerinden Ankara'ya doğru hareket etti. Ankara'da Çubuk ovasında yapılan
savaşta Osmanlı Kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratan Timur, Yıldırım Bayezid'i
esir aldı. Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi.
1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine çıktı. Pir Muhammed'i yerine veliaht
bırakan Timur, Otrar'da öldü.
TİMUR'UN HAYATI
Timur Cengiz'den 110 yıl sonra 1336'da dünyaya gelmiştir. Babasının adı Tarağay
(Turgay) idi. Türkistan'da Keş ve Nahşep valisi idi. Annesi Cengiz Han
sülalesinden Tekin Hatun idi. Ailesine Köregen (Gürgan-Gürkan) denirdi ki, güzel
demektir. En eski Türkçe'deki hali ise kurıkan'dır.
Rivayete göre, atalarından Şahkulı Bahadur, bir rüya görür. Rüyasında kendinden
8 tane yıldız çıkar. Bunlardan sekizincisi pek parlak olup dünyanın dört bir
yanına ışık saçar. Tabirciler Şahkulu'ndan 7 göbek sonra bir oğlan dünyaya
geleceğini, ve büyük bir devlet kuracağını söylerler. İşte bu oğlan Timur'dur.
Timur demir demektir. Osmanlıca'da demir timur diye yazılırdı.
O oönemde Türkistan ve Soğd diyarında Kazgan Han hüküm sürüyordu. İyi ata binen,
iyi kılıç kullanan ve attığı oku yüzük deliğinden geçiren Timur, Kazgan Han'ın
ordusunda görev almış ve meziyetleri ile hemen göze girmişti. Kazgan Han onu
Celayirler'den Olcay Türkan adlı prensesle evlendirmişti.
Ancak Kazgan Han müstebid bir kişiydi. Halkı tarafından öldürüldü. Yerine geçen
üç han da peşpeşe aynı akıbete uğradı. Ülkeyi kargaşa sardı. İşte bu dönemde
Timur'un mensup olduğu Gürkan Türk boyu ile Celayir Türk boyu onun etrafında
kenetlendiler.
Nihayet karışıklık duruldu. ve Çağatay tahtına Tukluk Timur oturdu. Bu han da
Timur'a kumandanlık verdi. Böylece Timur hem bulunduğu Maveraünnehir'de
siyasetle ilgilenmeye başladı, hem de sofi şeyhi Pir Kutb-ül Aktab Zeyneddin
Ebubekir'e intisap ederek manevi yönünü geliştirmeye çalıştı. Bu zatı sonradan
sadr yapmıştır. (6)
Timur, Zeyneddin Ebubekir'in yanısıra Mir Seyyid Şerif ve Hoca Bahaeddin'den de
eğitim görmüştür ki, bu ikincisi Nakşıbendi tarıkatının kurucusu idi.
Manevi yönü kuvvetli olmasına rağmen Timur, siyasette her şeyi mubah sayardı.
Onun için Hakan'ı hediyelerle elde etmeye çalışır, Hakan bir şey sorarsa, ona
yanlış şeyler söyler, etrafındaki iyi adamları bir vesile ile uzaklaştırıp
yerlerine kendi akrabaları olan Barlas ve Celayir boyu mensuplarının
yerleştirirdi.
Nihayat kendini Hakanın oğlu İlyas Hoca'ya vezir ve kumandan tayin ettirdi.
Ancak bir süre sonra Han, Timur'dan kuşkulanınca, valilikten istifa edip sadece
kumandanlıkta kaldı.
O sırada İlyas'ın askerleri yağmacılığa başlamışlardı. Halk ile menla diye
bilinen hocalar (7) ve derviş takımı ayaklandı. Askerler 70 menlayı zincire
vurdular. Timur'un beklediği fırsat çıkmıştı Askerleri ezip menlaları kurtardı.
O tarihten sonra, Timur'un hayatının akışı değişti. Halk onu din kurtarıcısı
gibi görmeye bayladı. O ise kendine, Men Timur, Tangrı kulu diyordu.
Bu olay üzerine Hakan kendisini idama mahkum etti. Timur da din ehli ile bir
anlaşma yaptı. Arkasından 60 adamıyla birlikte dağa çıktı. Peşinden gönderilen
1000 kişilik bir orduyu mağlup etti. Üç yıl dağda efe hayatı yaşadı. Bir
defasında bir eşkiyanın eline karısıyla birlikte esir düştü, ama bir yolunu
bulup kurtuldu.
Çevresine toplanan insanların sayısı gittikçe arttı. Seyyidler de onu
desteklemeye başladılar.(8) Bir süre sonra Timur güçlendi. Horasan'ı,
Afganistan'ı ve Kandehar'ı aldı. Bu arada yaptığı bir savaşta ayağından okla
yaralandı ve hayatı boyunca topal kaldı. Bundan dolayı da Timurlenk diye anıldı.
Timur güçlenince, Çağatay Sülalesi'ni (9) ülkesinden atmıştı. Bir süre sonra da
Kazgan'ın oğlu Hüseyin'i bertaraf etti. Türk diyarında rakipsiz kaldı. 1369'da
ak keçe üzerinde Türk töresine göre Han ilan edildi. Semerkant'ı kendine
payitaht yaptı.
Timur, Şamanist Cengiz Han'ın kanunnamesi olan Yasakı kaldırıp yerine Şeriatı
getirdi. Yarlıkı kaldırıp yerine Tüzükü koydu. Halkı 12 sınıfa ayırdı. Bütün
tarhanlıkları vakıf yaptı.(10) Türk örfüne göre işleyen mahkemeleri, şeriat
esasına çevirdi. Ahali bu değişikliklere ayak uydurmakta çok zorluk çekti.
Ancak kolayca görülüyor ki, Asya'nın müslümanlığa adapte olmasında Timur'un payı
büyüktür. O tarihlere kadar Türkler İSLAMİ ESASLARI kendi kültürleriyle
yoğurmuşlar ve İslam'ın en güzel şekli diyebileceğimiz TÜRK İSLAM ANLAYIŞI'na
ulaşmışlardı. Ancak islami kuralların kanunlar halinde uygulanmasına pek
geçilmemişti. Timur bunu sağladı.
Timur 6 yılda 5 defa Türkistan'a sefer düzenledi. Sonra İran'daki Sıyistan'ı,
Mazenderan'ı aldı. İtaatsizlik eden Moğolları tepeledi. Bu olay da Timur'un
Cengiz soyundan olmasına rağmen, Moğol sayılarak dışlanamıyacağının bir başka
delilidir. Kaldı ki, Moğolların da bizden sayılması gerektiğini, daha önce
belirtmiştik.
1387'de İsfahan'da bir demirci ayaklanıp 3,000 askerini öldürünce, İsfahan'ı
yaktı.(11) Öldürdüğü 70.000 kişinin kellesinden küleler yaptı. Sonradan bu olay
bazı Kürt militanların kendilerine bir Demirci Kawa efsanesi uydurup, devrim
edebiyatı yapmalarına yol açmıştır.
Azerbeycan'ı Doğu Anadolu'yu zaptetti. Bilindiği gibi, Timur'un atası Cengiz'in
soyu Asya'yı hemen tümüyle kontrolleri altına almışlardı. Türkler zaten Çin'in
kuzeyinde asırlardır hüküm sürüyorlardı. Kubilay ile Güney Çin'e de hakim
olmuşlardı. Ancak 1370'de çıkan bir ihtilal, Türklerin Çin'den büsbütün
çekilmelerine yol açmıştır.
Batıda ise Cengiz'in oğlu Cuci soyu hüküm sürüyordu. Kırım'da Toktamış Han,
Kıpçak diyarında Şeyban Han ve Volga taraflarında da Orus Han vardı. Bu kardeş
çocukları birbirleriyle uğraşmadan duramıyorlardı.(12) İşte o sıralarda Orus
Han, Toktamış Han'ı mağlup etmiş, Toktamış ta Timur'a sığınmıştı. Timur da
kendisine Otrar bölgesinde arazi verdi.
Orus Handan sonra başa geçen Mamay, Moskova Prensi Dimitri İvanoviç'e 1378'de
yenildi. Bu suretle o tarihlerde 1-2 milyonu geçmiyen Ruslar güçlendiler,
yayıldılar. Bir kısım Türkleri ruslaştırarak çoğaldılar. Bu mağlubiyetimizin
abideleri, tabloları Rus sanatında önemli bir yer tutar.
Her nekadar bir süre sonra Toktamış Han, gelip Rusları mağlup ettiyse de,
Timur'la arası bozulduğu için, Ruslar yok olmaktan kurtuldular (1382).
Timur 1389'da tekrar Kıpçak diyarına ve Toktamış'a saldırdı. Onu Moskova'ya
kadar kovaladı. Sonra Rusya'yı da ele geçirerek Macaristan'a kadar yayıldı.
(1391) Bu savaşların hepsinde yanında, kendisinin tahta oturacağını çok önceden
haber veren İmam Berke vardı.
Timur yerine Cengiz Han olsaydı, ele geçirdiği yerleri ülkesine katardı. Timur
ise, zaferden sonra Semerkant'a döndü. Kısacası Timur, Cengiz'in en önemli gücü
olan idareci ve memur kadrosuna sahip değildi. Bu yüzden de çok yer fethetmesine
rağmen semeresini toplıyamamıştır. Zaptettiği topraklardan ayrıldıktan sonra
oradaki hakimiyeti sona ermiştir. Bu, Anadoluda da böyle olmuştur.
Kuzey Asya, yani Sabir Türkleri (13) ve diğer Türk boyları müslüman da olsalar,
Şamanist te; şeriatçı Timur'dan pek hoşlanmıyorlardı. Onun için Timur çekilince
Toktamış'ı desteklemişlerdir. O diyarlarda hala çalınıp söylenen Toktamış
türküleri vardır.
Azerbeycan'a gelince, orada hüküm sürmekte olan İlhanlı (Cengiz) soyundan Han,
Timur'un torunu Pir Muhammed'e kızını vererek onunla akraba oldu.
Timur, Siyistan, Belücistan, Afganistan, Doğu Anadolu'dan sonra İran'ı ve Irak'ı
zaptetti. Bağdat'ı aldı, Kerbela'ya dayandı.(1392) Sonra Gürcistan'ı ele
geçirdi. Şiraz Valisi Şah Mansur isyan edince, 17 yaşındaki oğlu Şahruh'un
katıldığı bir savaşta onu mağlup etti. Şahruh, Mansur'un başını kesti, getirip
babasının önüne attı. Timur da, Şahruh'u Horasan, Sicistan, Mazenderan'a padişah
yaptı. İran'ı oğlu Ömer'e, Azerbeycan'ı da oğlu Mirza'ya verdi.
1398'de Hindistan seferine çıktı. Amacı oradaki despot prenslikleri ortadan
kaldırarak kafirleri müslüman yapmaktı. Ama Timur nedense hep Türk ve müslüman
olanlarla savaşmış, bu yüzden de belki kafirlerin güçlenmesine bile sebep
olmuştur. Hindistan'da öyle oldu.
Saldırısının odak noktasını Delhi Sultanı Mahmud-u Guri teşkil ediyordu. Timur
Sind ırmağından Ganj'a kadar olan kısmı zaptetti. Delhi'yi muhasara etti. Mahmud
fillerini öne sürdü. Timur'un atları korkup geri çekildi. Ama ertesi gün Timur
arabalar üzerinde saman yakarak filleri bununla karşıladı. Bu sefer de filler
ürktüler. Delhi düstü. Timur müthiş bir katliam yaptı. Anlaşılmaz görünse de,
sonra ilim ve sanat adamlarını aldı, Semerkant'a götürdü. Gittiği her yerde
böyle yapmıştır.
TİMUR'UN KİŞİLİĞİ
Timur sadece cengaver yönüyle bilinir. Ancak arkasında pek çok eser bıraktığı
gibi, ilk botanik ve hayvanat bahçeleri sayılacak bahçeler de düzenletmiştir.
Hanlar, hamamlar, kervansaraylar yanısıra Amu Derya ve Siri Derya arasında pek
çok kanal açtırmış ve bölgenin refaha kavuşmasını sağlamıştır. İpekçiliğe, kağıt
imaline önem vermiş, kenevir ve keten ekimini de o başlatmıştır. Adam seçmesini
bilir, böylece işlerin düzenli gitmesini sağlardı. Halk ile daimi temasta idi.
Adalet hissi pek güçlüydü.
Çocuklarını da çok iyi eğitmiş, onların sefahattan uzak kalmasını sağlamıştır.
Şahruh'un oğlu Uluğ Bey ise büyük bir matematikçi ve astronom olmuştur. Diğer
torunu Babür Şah ile onun oğlu Hümayun, onun oğlu Ekber Han da alim ve feylezof
kişilerdi.
Kurduğu ilim merkezleri medreseler, Semerkant'a toplanan alimler Türk dünyasına
olduğu kadar Osmanlı Devleti'ne de 200 yıl hizmet vermiştir. Eğer Semerkant
olmasaydı, Osmanlı Devleti çok daha önce gerilemeye başlardı.
Timur ayrıca Türkçe yazan hükümdarlardan olduğu gibi, onun zamanında Türkçe eser
verme alışkanlığı da artmıştı. Daha önce Ahmed Yesevi ve Yusuf Has Hacip vardı
ama bu konuda Timur'un katkısı Karamanoğlu Mehmet Bey'den fazladır.
Timur Meşhed'e girdiğinde ilk önce Eba Müslim Horasani'nin mezarını ziyaret
etmiş, Firdevsi'nin mezarına ayağıyla vurup, Kalk ta Türk'ü gör! demiştir.(16)
Yorumlar