Yörük Türkmen Bayramı Nevruz, Bütün Türk Dünyasına Kutlu Olsun

A n ı l ar l a  N e v r u z   B a y r a m ı
                                                                                                                                                                                                                                                    
                                                                                                       Abbas GÖKÇE    
                                                                                                                                                                                           
          Nevruz¸yeni gün anlamına gelir…Bütün Türk Uluslarında; diksiyon itibariyle aşağı, yukarı aynı şekilde telâffuz edilmektedir.Bütün Türk Dünyasında ezelden beri her yıl 21 Martta kutlanan geleneksel
 bir Türk bayramıdır Nevruz.. Ergenekon Bayramı da denilmektedir.
         Bilindiği gibi; tarih boyunca; Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Afganistan,
 Gürcistan ve İran gibi uluslarda coşku ile kutlanır bu bayram…
         Kıştan sonra; toprağın uyanışı, canlanışı nedeniyle olacak ki; “ Nevruz “ aynı zamanda bir yılbaşı olarak
 kabul edilmiştir,Türk âleminde tarih boyunca…

         Ne hazindir ki; Türklüğün bu aziz bayramına, son yıllarda PKK sahip çıkarak, melun emellerini
Nevruz günlerinde kanlı bir biçimde ortaya koyma girişiminde bulunmaktadırlar.
         Nevruz kavga değil; barış, dostluk ve şenlik dolu günler olmuştur tarihte…
         Bu güzel günü hiç kimsenin, kirli emellerine alet ederek kana boyamaya hakkı yoktur.
         Bir asra yaklaşmakta olan şu ömrüm içinde nice Nevruzlar yaşadık neşe,sevinç,dostluk,sulh, sükûn,
 kardeşlik ve huzur içinde bayram yaparak…  
         Maalesef o güzelim Nevruz günü; Türkiye’de teröristler tarafından bir iç savaş haline getirilmiş
bulunmaktadır.
 Emniyet güçlerimiz o gün yurdun her yanında çıkarılan anarşi ve olayları önlemek güçlüğü içine düşürülmüş
durumdadır.
         Ne yazık ki; Türkiye’de önemi daha yeni, yeni anlaşılmaya başlamıştır, Nevruz bayramının…
        Oysa  bu  bayramın güzel gelenek ve  törelerini ben; doya, doya yaşamıştım memleketim olan Kars’ta…
 Ta çocukluğumun dan bu yana, doya, doya…
          Dedem; geçmiş ve gelecek  ay ve zamanları hesaplarken, özellikle kışın…”Büyük çile,küçük çile,
zemheri,gücük…”  diye adlandırırdı  hep zaman dilimlerini!…  
          Bir yılbaşı havası ve her şeye yeniden başlama özlemi hissedilirdi onun konuşmalarında… Kısaca; daha
 bayrama şu kadar var…derdi, bahar özlemi içinde.
           Nevruz gelmeden haftalar öncesinden hazırlıklar yapılırdı, evlerimizde Tabaklar içinde buğday, mercimek
 gibi hububat çimlendirilirdi bayram için... Bayram sonrası da onlardan  “Semenı” denilen bir tatlı yapılırdı.
           Nevruz yaklaştıkça haftalar, günler sayılırdı… “ Ahir tek “,(1) ve “Ahir çerşenbe” nin  ( 2) apayrı özellikleri vardı…
           Bunlar gelince; özellikle gençler niyet tutarak kapıları dinler ve duydukları sözü niyetinin kabul olunup,
 olunmayacağı şeklinde yorumlarlardı.
           Evlilik çağına gelmiş genç kızların, “ahir çerşenbe” de, ağızlarında “Atıl, batıl çerşenbe, açıl bahtım çerşenbe!..”
monlogları hâlâ kulaklarımda yankılanıyor.
           Daha üç, beş yaşlarında küçük bir çocuktum, köyümüzde . Bir  “ ahir çerşenbe “ gecesi, genç kızların
toplanarak  eğelenmeleri yine gözlerimin önünde!..
          Çepçevre oturmuşlardı bir bayda (3) dolusu suyun etrafında, onlar… Baydanın içindeki suya; başlarına
 pamuk sarıp da tutturdukları iki iğne atmışlardı ve bunlar yüzüyordu suyun üstünde…
          İğnelerden birisi tanıdıkları bir genç kızı ve öteki de genç bir erkeği temsil ediyormuş.   
          Kızların hepsi bir ağızdan türkü ve nanay çağırıp o iğnelere dikkatle bakıyorlardı.
          Eğer iğneler biri birine tokuşursa temsil ettikleri gençlerin kavuşacakları sonucuna varıp coşku ile alkışlardı ve
 bu denemeler sürekli olarak tekrarlanırdı.
          Ahir tek, Nevruz bayramından önceki salı gününün adıdır. O gün ailenin büyükleri çeşitli kuru yemişler alırlardı
 evlerine… Bunlar en az yedi çeşit olmalıydı…Bunun için o gecenin adına “ Yeddi levin “ gecesi denirdi. Bilindiği gibi;
“levn” renk anlamına gelir.
          Yumurtalar boyanırdı, nevruzda renk, renk yumurtalar!..  Hiç boya bulamayanlar soğan kabuğu ile birlikte
kaynatarak boyarlardı, yumurtalarını… 
          Yumurtalar tokuşturulurdu nevruz günlerinde… Yumurtası kırılan, o kırık yumurtayı verirdi ötekine…
         Kural böyleydi!.. Yumurta tokuşturma kuralı… Ancak yumurta tokuşturmada da bir hile yolunu bulmuştu, açık
gözler!..
         Tokuşturacağı yumurtanın bir ucundan çok küçük bir delik açarak içini boşalttıktan sonra, o dedikten çimento
 gibi sertleşen maddeleri doldururlardı delik yumurtanın içine!.. Bu çeşit yumurtalara “ gayırma yumurta “ (4) denirdi.
          Saf  olanlar bunu fark etmez ve bütün yumurtalarını karşı tarafa üttürürdü.
          Aslında “gayırma yumurta” kullananlara karşı da bir kural vardı. Yumurta tokuşanların her biri karşı tarafın
yumurtasını “ hele bir yumurtanı dadım!..” demek suretiyle alıp iki ucunu da dişi ile kontrol etmek hakkı vardı.
          Nevruzda çocukların “ baca, baca payı “ denilen hakları da vardı…
          Bu evlerden yemiş toplamakla olduğu gibi; eski üsten ışıklandırılan köy evlerinin bacalarından uzun kuşaklar
sarkıtarak suretiyle de gerçekleştirilebilirdi.
          Sarkıtılan kuşağın ucuna, ev sahibi mutlaka kuru yemiş koyacağı gibi, mendil ve başka hediyeler de bağlardı.
Ve bacadan çekilirdi bu ikramlar…
                       Nevruz arifelerinde ve Nevruz’da ot yada odunlarla büyük ateşler yakılır ve bunun  üzerinden atlanırdı, büyük bir
            coşkunlukla sıra, sıra.. Ve defalarca!...
                       Sonradan kötü niyetli teröristler bu geleneğe sahip çıkmağa çalıştılar!..
          Nevruz öncesi herkes maddi gücünün yettiği kadar bu güzel gelenek ve göreneklerini yerine getirmeğe çalışırdı…
          Takriben yirmi yıl kadar önce; bir Nevruz ertesinde Azerbaycan’a gitmiştim. Orada Nevruz bayramına verilen
 değer ve önemi anlatmak cidden zor.
          Geçmiş yıllarda, şimdi nerede yayımlanmış olduğunu hatırlayamadığım bir kıta okumuştum. Bu bir yoksulun Nevruzda yakınmasıdır bu:

               “ Novruz geldi, heç bilmirem necelim;(5)
               Bizim evde  dolu çuval da yoğdu!..
               El batıpdı kişmişe, noğula , kande;(6)
              Bizim evde heç ağde zoğal da yoğdu!..”(7)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) Son Salı   (2) Son Çarşamba  (3) İçine su ve yiyecek konulan ayaklı kap  (4) Yapma, suni
(5) Ne yapayım (6) El alem çeşitli yemiş ve şekere batmiş (/) Bizim evde kızılcıktan kurutularak
yapılan kalın pestil de yoktur

Yorumlar