Sarı Saltuk, Ulu Abdal ve Küçük Abdal

Velâyetnamede geçen hikâyeye göre; “Sarı Saltuk, Ulu Abdal ve Küçük Abdal ile Karadeniz’den Romanya kıyılarına oradan da Kalikarya adlı bir kaleye çıkıyorlar. Kaleyi zalim voyvodanın esaretinden kurtarıyorlar. Kale aranırken, karanlık ve rutubetli mahzenlerden yüzlerce çocuk çıkarılıyor. Bu çocuklar, ailelerinden fidye alınmak için çalınmış zengin çocuklarıdır. Bu sırada sene 1263’tür, mevsim ise kıştır. Ocak ayının ilk günüdür. Her taraf karlar altında bembeyazdır. Gaddar Voyvoda tarafından çalınmış yavrularının matemi içinde bulunan Hıristiyan ahali, peygamberleri İsa’nın doğum gününü neşeyle kutlamak olanağından yoksundur. O, sırada uzaklardan gittikçe yaklaşan bir çan sesi duyuluyor. Kiliselerinkine hiç benzemeyen acayip bir çan sesi duyuyorlar. Mesih’in geleceğine inanmış bulunan bütün Hıristiyanlar, bu garip çan sesini duyarak kapıldıkları bir ümitle sokaklara fırlıyorlar ve biraz sonra, aralarında, sarı çizmeleri ile altın sarısı sakalları ile güleryüzü ile Sarı Saltuk’u görüyorlar. Çanlar onun kızaklarında çalınmıştır. Ve o kızaklar biraz sonra hepsi de sahiplerine dağıtılacak olan altınlarla, elmaslarla ve bütün bunlardan kat kat kıymetli olan çalınmış çocuklarla doludur. Halk bu günü seneler boyu kutlayarak, Sarı Saltuk’u minnetle anmaktadırlar” deniyor…

Yorumlar