Dulkadirli, Bozulus, Yeni İl, Ulu Yörük

DULKADİRLİ, BOZULUS, YENİ-İL, ULUYÖRÜK

Bayatlar, bilindiği üzere, tarihimizde manevi şahsiyetler yetiştirmiş bir boydur. Oğuzlar'ın devlet ve din adamı Dede-Korkut Bayatlar'dan olduğu gibi, ünlü şair Fuzuli de bu boya mensup idi. Cem-Sultan adına Osmanlı hanedanının Oğuz-Han'a kadar çıkan efsanevi ataları hakkında Cam-ı Cem-ayin adlı bir kitap yazan Mahmud oğlu Hasan'ın da yine bu boydan olduğunu biliyoruz.

Selçuklu devrindeki Oğuz boyları hakkında pek az bilgimiz vardır. Bu devir kaynaklarında ancak bir kaç Oğuz boyundan bahsedilir. Bu arada Selçuklu emirlerinden Ak-Sunkur ul-Buhari'nin 513 (1119) yılında Basra'daki naibi Sunkur'un, el-Bayati nisbesini taşıdığım görüyoruz. Ancak bu nisbeye ilaveten et-Türkmanı. nisbesinin olmaması, bizi, bu nisbenin Bayat boyundan geldiğinde tereddüde düşürmüştür.

Diğer taraftan Bağdad'ın güney doğusunda Tib çayının kaynağına yakın bir yerde bulunan, İran'ın Luristan eyaletindeki Bayat kalesinin taşıdığı adın o zamanlar mevcut olmadığı anlaşılıyor. Hamdullah-i Kazvini de bu kale XII. yüzyıl sonlarındaki hadiseler dolayısı ile geçiyor. O zaman kalenin hakim! bir Türk İdi. Bu zamanlarda söz konusu bölge ile Huzistan'ın Avşarlar'ın elinde olduğunu biliyoruz. Bu izahlar ile bu kalenin, admı Bayat boyundan almış olması bize muhtemel görünmektedir.

Anadolu'ya gelince, XVI. yüzyıldaki tahrir defterlerinde, Bayatlar'a ait 42 yer adı olup, bunların hepsi de, diğer boylarınki gibi, Anadolu'nun orta ve batı bölgelerinde bulunmaktadır. Bayat yer adlarından çoğu zamanımıza kadar gelmiştir2. Bu yer adlan. Bayatların Anadolu'nun fethine katılmış olduklarını gösteriyor. Bu yer adlarından başka, XIV. yüzyıldan beri Kuzey-Suriye'deki Türkmenler arasında pek mühim bir Bayat kümesinin yaşamakta olduğunu biliyoruz. Diğer taraftan XVI. yüzyılda Batı ve Güney-Batı Anadolu'da henüz yerleşmemiş.bu adda bazı küçük oymaklar da görülmektedir.

Daha önce de söylendiği gibi, XIV. yüzyılda Kuzey-Suriye'de yaşayan büyük Türkmen topluluğunun Boz-Ok kolunu başhca üç boy, yani Bayat, Avşar ve Beğ-Dili boylan teşkil ediyordu. Mezkur asırdan itibaren kendilerinden bahsedilmeye başlanan Dulkadır-oğulları, İnal-oğulları, Köpek-oğulları, Gündüzlüler, Kut-Beği oğulları, Bozca-oğulları gibi, ailelerin bu üç veya iki (Bayat-Avşar) boydan çıktıkları anlaşılıyor. Bu ailelerin en büyüğü olan Dulkadır-oğulları'nın, hizmetinde daima Bayatlar görülmektedir ki, bu husus esasen Boz-Oklar' dan olduğu kesin olarak bilinen bu hanedanın Bayat'tan İndiğini çok büyük bir ihtimal ile ortaya koyuyor. Aynca jöne Boz-Oklar'dan olan İnal-oğulları'nın da Beğ-Diliye değil ise, bu boya mensup olduğu muhakkaktır. Bayatlar'dan geldiğini kesin olarak bildiğimiz aile İse Bozca-oğulları'dır.

801 (1399) yılında Sultan Berkuk'un ölümü üzerine yerine oğlu Ferec geçti. Bu sırada Bayatlar, Haleb bölgesindeki Türkmen topluluğunun kalabalık bir kısmım teşkil ediyorlardı. Onlar Sultan Berkuk'a karşı hakimiyet mücadelesine girişmiş olan Türk Mintaş'ın taraftarları arasında yer almışlardı. Haleb vahşi Çolpan Bayatları kendi tarafına çekmek istedi ise de başardı olamadı. Bunun üzerine Bayatlar'ın obalarına baskın yaptı, bir hayli davar ele geçirdi. Fakat Bayatlar Mıntaş'dan aynlmaddar. 

Ferec, yiğit bir genç olmakla beraber siyasi zekadan mahrumdu. Bu sebeble Ferec'in bütün hükümdarlık devri bilhassa Şam valisi Şeyh el-Mahmudi, Çekim ve Nevruz gibi emirlere karşı mücadele etmekle geçmiştir. 807 (1404-1405) yılında Haleb valisi Demir-Taş, Antakya hakimi Türkmen Doğancı-oğlu Faris'in üzerine yürüdüğünde yanında müttefiki olarak Ramazan-oğlu Ahmed Beğ ile Dulkadırlı ailesinden Halil Beğ oğlu Alaeddin Ali Beğ vardı. Alaeddin Ali Beğ'in buyruğunda Bayatlar ve İnallular bulunuyordu. asi emirlerden Çekim, Doğancı-oğlu'nun yanma sığınmıştı. Yapılan çarpışmayı Demir-Taş, müttefikleri Ahmed ve Ali beğler sayesinde kazandı. Sultan Ferec ertesi yıl Çekim'e Haleb valiliğini verdi. Bir kaç yıldan beri sultan olmak gayesini taşıyan Çekim, 809 (1406) da "el-Melik ul-adit' unvanı ile kendini sultan İlan etti ve Fırattan Gazze'ye kadar olan yerlerde adına hutbe okuttu. Çekim, Türkmenler tehlikeli bir unsur sayarak onlara karşı harekete geçti. Bunun sonucunda Avşar, Bayat ve İnallular'dan kalabalık kollar Ak-Koyunlu beyi Kara-Yülük Osman'a sığınmak zorunda kaldılar. Ancak Çekim'in aynı yılda Kara-Yülük ile yaptığı savaşta öldürülmesi üzerine bunlar tekrar Haleb çevresindeki yurdlanna döndüler.

811 (1409) yılında asi emirlerden Nevruz İle savaşıb onu yenen Haleb valisi Demir-Taş'ın yanındaki Türkmenler arasında Bayatlar da vardı. Aynı yılın son ayında ise Ferec tarafından affedilen Nevruz ile Şeyh arasında asi ırmağı kıyısında yapılan savaşta Bayatlar'ın Avşarlar ile birlikte Nevruz'un ordusunda bulunduğunu biliyoruz. Vuruşma esnasında Bayatlar'ın başında bulunan Bozca-Beğ, ırmağa düşerek boğulmuştu. Bu tarihten sonra Bayatlar'ın başında bulunan aile bu beye izafeten (Bozcakı, Bozca-oğulları) anılmaya başlanmıştır.

814 (1411-1412) yılında Şeyh, Ferec tarafından affedilip Haleb valiliğine tayin edilmişti. Aynı yılın Cumade'l-ahire ayının sonunda Amik'e gelen Şeyh, burada Bayatlar'ı, Türkmen Sakalsız-oğlu'nu, Do-ğancı-oğlu'nu maiyyetine aldıktan sonra Gündüz-oğlu Ömer Beğ üzerine yürüyerek onu bozguna uğrattı4. Ertesi yıl Ferec'in öldürülmesi üzerine Şeyh, sultan oldu. Şeyh'in sultan olması ile dahili mücadeleler sona erdi ve Memluk devleti eski kudretini kazandı.

821 (1418) yılında Kara-Koyunlu hükümdarı Kara-Yusufun Ak-Koyunlu beyi Kara Yülük Osman'ı kovalayarak Haleb'in kuzeyine kadar gelmesi sebebi ile orada yaşayan İnallılar, Bayatlar ve Avşarlar Tarablus yöresinden Saftta'ya. kaçtılar. Bunun sebebi ise onların Kara-Yülük Osman beğ'in Kara Yusuf'a ait Mardin yöresinde yaptığı yağma ve tahriblere katılmış bulunmaları idi. Bayatlar, Avşar ve İnallular ile birlikte Sajita'da karışıklıklar çıkardılar. Tarablus valisi Bars-Bay ed-Dokmaki, Kara-Yusufun ülkesine döndüğünü söyliyerek onlardan yurtlarına gitmelerini istedi. Türkmenler de bunu kabul ettiler. Fakat, Bars-Bay onlar göçüb gitmeden davarlarını ele geçirmek için üzerlerine saldırdı. Şaban ayının 16 sında yapılan şiddetli bir savaşta Bars-Bay yenildi. Ata-Beğ Sevdün, (?) el-Esen Demiri ile 13 Memluk askeri savaşta öldü. Perişan bir halde geri dönen Bars-Bay Tarablus valiliğinden azledilerek Haçlılar'dan kalan Markab kalesinde hapsedildi. Bars-Bay 1,5 yıla yalan hapiste kaldıktan sonra affedilerek kendisine Dimaşk'ta 100 erlik beyliği (yüzbaşı) verildi1. İşte bu emir, Tatar'dan sonra sultan olan meşhur Melikul-Eşref Bars-Bay'dır (1422-1438).

Bayatlar daha sonraları da Avşarlar ile birlikte Ak-Koyunlu faaliyetlerine katılmışlardır. 1457 yılında Dulkadırlı hanedanından Kara-beğ ile Bayat beylerinden Nasır Hüseyin Beğ ve yine Bayatlardan Abdi, Uzun Hasan Beğ'in hizmetine girdiler. Bunlar buyruklarındaki 800 evlik Türkmen ile amid yakınındaki Karaca-Dağ'da yurt tutmuşlardı. Bu beyler Kara-Koyunlu hükümdarı Cihan-Şah'ın Uzun Hasan beğ üzerine gönderdiği Tarhan-oğlu Rüstem kumandasındaki ordunun amide yaklaştığını haber alınca korkudan Suriye'ye gitmek üzere yerlerinden göçtüler. Uzun Hasan Beğ, bunları yatıştırıp geri döndürmek için oğulları Halil ve Uğurlu Mehmed ile Musullu Emir Beğ'i gönderdi ise de onları kararlarından vazgeçiremedi. Bunun üzerine şehzadeler onlardan bazılarının davarlarını yağmaladılar. Bununla beraber amid yakınında Emir Beğ ile Tarhan-oğlu Rüstem arasında yapılan ve Ak-Koyunluların parlak bir zaferi ile sona eren savaşta, Avşarlar gibi. Bayatlar'ın da bulunduğunu biliyoruz.

Timur'un Yozgat ve ona komşu bölgelerdeki Kara-Tatarlar'ın pek çoğunu Türkistan'a götürmesi üzerine Kuzey Suriye'deki bu Bayatların bir bölüğü de Dulkadırlı oymakları İle birlikte Boz-Ok'ta yurd tuttu. Bayatların bu kolu Şam Boyadı adı İle anıldı. Bundan başka XVI. yüzyılda İran'da. Safevi hizmetinde mühim bir Bayat kolunun yaşadığı görülüyor ki, bu kol Ak-Koyunlular'ın başarılan Safevi devletinin kuruluşu üzerine Kuzey Suriye'den göç etmiştir.

875 (1471) yılında Dulkadır-oğlu Şah-Suvar Beğ ile savaşmak üzere Halebte bulunan Memluk kumandam Yaş-Bek'in katına gelen beyler arasında Bozca-oğlu Halil Beğ de bulunuyordu. Fakat Şeh Suvar beğ İle birlikte tutulanlar arasında onun da adı geçiyor4. Osmanlı fethinin ilk yıllarında Bayatların başında gördüğümüz Bozca-oğlu Halil Beğ'in aradaki zaman farkı dolayısı İle şahıs olduğu üzerinde kesin bir şey söylenemiyor. Yine adı geçen Bozca-oğlu Halil Beğ İle çağdaş aynı aileden Sevse ve Sevindik beyleri tanıyoruz ki, bunlar da Dulkadır-oğlu Şah-Suvarın müttefikleri idiler. Diğer taraftan biz Bozca ailesinden bazı beylerinde Uzun Hasan Beğ'in hizmetine girmiş olduğunu biliyoruz. Safevi devrinde İran'da yaşayan Bozcalular bunlann torunlarından başkası değillerdir.

1. Haleb Türkmenleri Bayadı: 

926 (1520) tarihinde, eski Dulkadır beyi Alaüd-devle'nin kardeşi Abd ur Rezzak'ın Bayatiaf ve Kürdlef etrafına toplayarak Dulkadır hakimi Şah Süvar-oğlu Ali Beğ ile mücadeleye giriştiği ve hatta Ali Beğ'in öldürüldüğü, Maraş ve Elbistan'ın Abdür-Rezzak'ın eline geçtiği hakkında Kahire'de şayialar dolaşmağa başlamış ise de bunu doğrulayan bir haber gelmemişti. Bu tarihlerde yazılmış olan Haleb sancağı tahrir defterinde Bayatlar Haleb Türkmenlerinin üçüncü boyu (taife) olarak zikredilmekte ve 20 obadan (cemaat) müteşekkil bulunmaktadır. Bu obaların ilkini Bayatların başında bulunan Bozca ailesi mensupları meydana getiriyor. Bu sırada Bayatların başında Bozca-oğlu Halil Beğ bulunuyordu. Ancak aynı yüzyılın ikinci yarışma ait defterlerde bu boy beyi ailesi obası görülemiyor. Bu bey ailesine ne oldu, İran'a mı gitti? Bu ihtimal çok kuvvetlidir.

Bundan sonra Pehlivanlı obası geliyor ki bu, Bayat boyunun en büyük obasıdır. Bahsedilen deftere göre 268 vergi nüfusundan meydana gelmiş olan bu oba o zaman adını taşıdığı Pehlivan'ın torunu Davud Kethüda tarafından idare olunuyordu. Gerek Davud Kethüda, gerek kardeşleri Hacı Süleyman ve Sen (Esen) Timur menşur yani berat sahibi olup, oğulları da sipahizade idiler. Bu menşurların bu kethüda ailesine Memluk devleti tarafından verildiği anlaşılıyor. Bu obanın nüfusu devamlı bir şekilde artarak Kanuni devrinin ortalarında 505, H. Selim devrinde 787 vergi nüfusuna yükselmiştir. Diğer taraftan yine bu zamanlarda Pehlivanlı obasının bir kolu da Yeni-İl'de bulunuyordu, m. Murad devrinde Yeni-İl'deki bu Pehlivanlı kolunun vergi nüfusu 407 idi. Bundan başka Bayatın Yeni-İl'deki obalarından Çalışla ve Ali-Beğlulerin de bu Pehlivanlı koluna bağlı Didukları görülüyor. Pehlivanlı oymağı her iki kolu birleşmek ve Bayat boyunun diğer birçok obalarını da etrafına toplamak sureti ile XVH. yüzyılda büyük bir teşekkül haline gelmiştir. Bu sebeble Katib Çelebi kendi zamanındaki Haleb Türkmenleri oymakları hakkında düzenlediği listede Pehlivanlılara. da yer vermiştir. Bunda bayat boy beyi ailesinin (Bozca-oğulları) İran'a gitmesi veya herhangi bir sebeble varlığını koruyamaması, şüphesiz, başlıca etkeni oluşturmuştur. 

Teşekkülün XVII. yüzyılda artık Haleb bölgesinde değil, Sivas'ın güney ve güney batı taraflarında yaşadığı anlaşılıyor. Hatta Pehlivanlılar 1100 (1688-89) yılında diğer birçok oymaklarla beraber vilayet vilayet gezip yoksul ve zayıf halka saldıran ve yollarda soygunculuk yapan Gedik adlı haydudun tenkiline memur edildikleri gibi, ertesi yıl da, yine diğer Türkmen oymakları ile birlikte, Avusturya'ya yapılacak sefere çağrılmışlardır. Sefere katılmaları istenen 300 askerin başında şu bey ve kethüdalar (oba ağalan) bulunuyordu: Pehlivan-oğlu İsmail Beğ, Pehlivan-oğlu Hacı Musa Beğ, Pehlivanoğlu- Battal Beğ, Pehlivan-oğlu Hacı Abbas Beğ oğlu, Hasan Beğ oğlu Mehmed Beğ, Ali Beğ oğlu Mirza Beğ, Biber-oğlu Assaf Beğ, Tatar-İlyaslı obası kethüdası, Kuzu-Güdenlü oymağı kethüdası, Sanal Bayadı kethüdası. 

Bunlardan Hasan Beğ-oğlu Mehmed Beğ'den itibaren zikredilenlerin Pehlivan-oğulları ailesinden olmadık-lan görülüyor. 1108 (1696) tarihinde yukarıda adı geçen Pehlivan-oğulları'ndan İsmail Beğ, Yeni-İl voyvodası (Türkmen ağası) idi. Yeni-İli de bu esnada başlıca Pehlivanlı oymağı ile ona bağlı obalar meydana getiriyordu. Yeni-İl'in vergisi ise, eskiden valide sultanların Üsküdar'da yaptırdıkları camilerin vakfına ait iken bu sıralarda, Mekke ve Medine'ye gönderilen Surre akçesine tahsis edilmişti. Yeni-İl'e bağlı oymaklara Haremeyn uş-şerifeyn aşiretleri denilmesinin sebebi de budur. 1141 (1728) tarihinde Pehlivanlılar'ın Boz-Ok bölgesinde yaşadıkları görülüyor.

XVIII. yüzyılda Anadolu'daki Türkmen oymaklarına dair Seyyah Burckhardt ve Niebuhr'un listelerinde Pehlivanlı oymağının yurdu Boz-Okta gösterilmiştir. Niebuhr5, Haleb'de yaşayan P. Russel'den naklen Pehlivanlıların sahip bulundukları çadır sayısına dair 15.000 rakamını vermektedir.

Burada bahsedilecek olan Bayat obalarından biri de Reyhanlı teşekkülüdür. Kanuni devrinde 112 vergi nüfusundan ibaret, küçük bir oba halinde bulunan bu teşekkülün 93 evlik bir kolu da aynı devirde Yeni-İl'de yaşamakta idi. Bu oba da bir taraftan nüfusunun artması, diğer taraftan da Bayat boyuna mensup diğer birçok obanın kendisine katılması ile XVIII. yüzyılda Pehlivanlı gibi, büyük bir teşekkül haline gelmiştir. Adı geçen yüzyılda Reyhanlı oymağı kendisine bağlı diğer obalarla birlikte Sivas'ın güney taraflarında yaylamakta ve Haleb çevresinde kışlamakta idi. Seyyah Burckhardt1 Reyhanlılar'ın 3.000 çadırdan müteşekkil olduklarını söylemektedir.

Reyhanlılar, yaylağa gidib gelirken tek durmadıklarından Rakka'ya sürülmeleri hakkında bir kaç defa ferman çıkmış ise de, her defasında bundan kurtulmuşlardır.

XIX. yüzyıl ortalarında Reyhanlılar'ın amik ovasında kışladıklarını biliyoruz. 1865 yılında Güney-Anadoludaki derebeğileri ortadan kaldırmak ve oymakları yerleştirmek gayesi ile teşkil edilen Fırka-i İslahiyye'nin Gavur dağlan ve Kürd dağındaki harekatında Reyhanlılar Fırka-i İslahyye'ye yardımda bulundular. Fırka-i İslahiyye'nin harekatının sona ermesini takiben Cevdet Paşa'nın teşebbüsü ile bu oymak Amik ovasındaki kışlağında yerleştirildi. Bunun sonucunda Reyhanlı kasabası meydana geldi. Ayrıca Reyhanlı boy beyisi Mürsel-oğlu Mustafa Beğ'e de paşalık rütbesi verildi.

Bayat boyunun bu bahsedilenlerden başka Kuzu Güderdü, İl-Dileklü, Beçilü, Yabardu, Melek-Hacdu, Gözüceklü adlı obaları da vardır. Bunlardan Kuzu Güderdü. obası bir çok yağmacılık faaliyetinden sonra Kayseri nin kuzeyindeki büyük ve geniş Ak Kışlada yerleşmiştir. Akkışla şimdi büyük bir kasabadır.. Bayat Boyu XVI. yüzyılın ikinci yarısında bir taraftan nüfusunun artması, diğer taraftan Haleb Türkmenleri!ne bağlı bir çok küçük oymakların kendisine katılması ile Haleb Türkmenlerinin, Beğ-Dili boyundan sonra en büyük teşekkülü olmuştur. XVII. yüzyılda ise boyun obalarının mühim bir kısmı Pehlivanlı ve bir kısmı da Reyhanlı oymaklarının etrafında toplanmışlardır. Bu tarihten itibaren Bayatları bu iki teşekkül yani Pehlivanlılar ile Reyhanlılar temsil etmişlerdir.

Pehlivanlı oymağının başındaki boy beği ailesinin XVIII. yüzyılın ikinci yansında bugün Ankara'nın Kırık-Kale kazasına bağlı Beğ-Obası köyünde oturduğunu biliyoruz. Pehlivanlı beylerinden Mahmud Beğ 1212 (1707-1708) yılında köydeki camii yaptırmıştır. Bu beyin 1221 (1806-1807) yılında Çapan-Oğlu Süleyman Beğ'in emrinde bulunduğunu görüyoruz. 

Aile hatıralarında Mahmud Beğ'in birçok harblere katılmış olduğu söylenir; hatta bu harblerden birinde oğlu Haydar Beğ'i kaybetmiş, dönüşde kardeşini babasının yanında göremeyen diğer oğlu Abdurrahman Beğ'in: 

"ay kardaşım nerelerde kaldın" diyerek ağlamaya başlaması üzerine, kaşlarını çatan Mahmud Beğ: "kadın gibi ne ağlıyorsun, sen Haydar ol, sen de kal" demiştir. Fakat hatıralarda Mahmud Beğ'in de gittiği son seferden geri dönmfyerek Belgrad'da şehit düştüğü anlatılır. O zamanlarda Anadolu Türkü'nün kaderi böyle idi. Vergisi Mekke-Medine'ye gider, kendisi de, çok defa geri gelmemek üzere, İmparatorluğun uzak eyaletlerine gönderilirdi. Mahmud Beğ'e oğlu Abdurrahman Beğ, ona da oğlu Hasan Beğ halef olmuşlardır. Pehlivanlı boybeği ailesinin nesli zamanımıza kadar gelmiştir. Ailenin Mahmud Beğ'in dedesi Kodalak Beğ'den başlayıp zamanımıza kadar gelen mufassal soy kütüğü Bey Obasındaki aile nezdinde mevcuddur.
Reyhanlı boy beği ailesi de zamanımıza kadar gelmiştir. Bu aile, İskenderun'da. oturan Hatay'ın en tanınmış ailesi olan Mursal-Oğullarıdır.

2. Şam ve Tarablus Çevresinde Bayatlar: 

Bayatlar'a mensup bazı küçük oymaklara da yine XVI. yüzyılda Şam ve Tarablus çevresinde yaşayan Türkmenler arasında rastgelinmektedir. Bunlardan Şam yöresinde yaşayan oymak çok küçük olup, ancak 39 ev kadardır. Tarablus yöresindeki oymak ise biri 73, diğeri 64 vergi nüfuslu iki kola ayrılmıştır ve o
bölgedeki Selluriye (Salur) teşekkülüne bağlı bulunmaktadır. Bu Bayat obalarının Haleb Türkmenleri arasındaki ana boydan ayrıldıkları anlaşılıyor.

3. Boz-Ulus Bayatları: 

XVI. yüzyılda Boz-Ulus arasında ancak iki Bayat oymağına rastgelinmektedir. Bunlardan biri asıl Boz-Ulus kümesinde, diğeri de Boz-Ulus'un Dulkadırlı teşekkülleri arasında bulunmaktadır.

H. Selim devrinde yazılmış Boz-Ulus defterine göre, asıl Boz-Ulus kolunda bulunan Bayat oymağı 206 vergi nüfusuna sahiptir. Bu oymağın da Haleb Türkmenleri arasındaki kümeden ayrıldığı şüphesizdir. Boz-Ulus'un Dulkadırlı kolunda bulunan ve Şam Bayadı adım taşıyan diğer oymağın ise 341 vergi nüfusu vardır.

4. Dulkadırlı Bayatları (Şam-Bayadı):

Dulkadırlı eltne dahil bulunan Bayatlar Şam-Bayadı adını taşırlar, Bu Bayat kolu, adının da gösterdiği gibi, Kuzey-Surtye'deki Bayatlar'a mensuptur. Bu mühim Bayat kolunun büyük bir kısmının Boz-Ok bölgesinde yurd tuttuğu görülüyor. Bundan başka Yeni-İl'de, Ulu-Yörükler arasında ve gördüğümüz gibi, Boz-Ulus'un Dulkadırlı kolu içinde de bazı Şam-Bayadı oymakları bulunmaktadır.

Şam-Bayatı oymağının İlgimizi çeken bir tarafı da onun Kaçar boyunun teşekkülünde oynamış olduğu roldür. Kaçar (İran kaynaklarından U-u ) boyu ile ilgili en eski bilgi 897 (1491-1492) yılına kadar gider. Bu tarihte Kaçarlar'ın Azerbaycan'da bilhassa Karabağ bölgesinde yaşadıkları görülür. Ak-Koyunlu hanedanına mensup bulunan ve İbe Sultan adı ile tanınmış olan Dana Halil oğlu İbrahim Beğ mezkur yılda (897) Kaçar askeri ile birleşerek Ak-koyunlu hanedanından Maksut Beğ oğlu Rüstem Beğ'i hükümdar yapmak için onu mahbus bulunduğu Alıncak kalesinden çıkarmış idi. İbe Sultan, Rüstem Beğ'i Ak-Koyunlu tahtına geçirdikten sonra 898 (1492-1493)'de yine Kaçar askeri ile birlikte Gilan'a bir sefer yapmıştır. Daha önce de işaret edildiği gibi, buradaki Kaçar adının bir şahıstan gelmiş olması pek muhtemeldir. Kaçarlar XVI. yüzyılda Şam-Bayadı, Ağca-Koyunlu, Ağçalı ve Ywa obalarından meydana gelmişti. Bu oymakların ana kollarının Boz-Ok bölgesinde yaşadıkları görülür. Bu husus Kaçar boyunun Anadolu'daki Yozgat bölgesinden Azerbaycan'a, Ak-Koyunlu devrinde gittiğinde hiç bir şüphe bırakmaz. 

a- Boz-Ok

Boz-Ok'taki Şam-Bayatları bu bölgenin Gedük yöresinde yaşamaktadırlar. Bu yöre aşağı yukarı bugünkü Şarkışla kazasının bulunduğu yerdir. Burada yaşayan Şam-Bayatları başlıca Hızırlu, Hasancılu, Kesmezin, Şeyhlü, Şarktı, Kızıl-Donlu ve Karaca-Koyunlu gibi obalara ayrılmıştır. Bu obalar sahip bulundukları ekinliklerde çiftçilik yapmakta ve kış gelince Suriye'ye gitmektedirler. Fakat XVI. yüzyıhn ikinci yarısında Şam-Bayatları'nın kışın Suriye'ye gitmekten vazgeçtikleri anlaşılıyor.

b- Yeni-İl

Bu ilde yaşayan Şam-Bayadı kolu ancak 5-6 obadan ibaret bulunmaktadır. Bunlardan Tatar-Alilu hariç olmak üzere, diğerleri Boz-Ok yöresindeki Şam-Bayadı obalarının kollarından başkası değillerdir,

c- Ulu-Yörük

Ulu-Yörük topluluğuna bağlı teşekküllerden biri de İnallu oymağı olup, bunun Kuzey-Suriye'deki İnalluların bir kolu olduğu anlaşılıyor. Amasya çevresinde yaşamakta olan bu İnalla teşekkülü arasında Şam-Bayadı adlı birkaç obaya rastgelinmektedir. Bu keyfiyet, evvelce de işaret edildiği gibi, Bayatlar ile İnallular arasındaki akrabalık ile ilgili olabilir,

ç- Ankara

Şam-Bayatları'na mensup iki küçük oymağın da 929 (1522) yılından önce Ankara'nın Kalecik kazasında yurd tuttukları görülüyor. Bunlardan biri Çuna, diğeri de Tavşancık köylerinde yerleşmişlerdi.

d- Maraş

Şam-Bayadı'na mensup bir oymağın da Behisniye tabi Korucu adlı köyde, 40 vergi nüfusu olan diğer birinin de Antakya'da Hacılu köyünde kışladıkları görülüyor.

Boz-Ok'ta yaşayan Şam-Bayatları'nın İran'dakiler gibi şi'ilik inancını taşıdıkları, yani Kızıl-Baş oldukları ve hatta İran ile dahi münasebetleri bulunduğu anlaşılıyor. 986 (1578) yılında, Boz-Ok'taki Şam-Bayatları'na mensup bir kimse 984 (1576) yılında ölen Safevi hükümdarı n. Şah İsmail'in kendisi olduğunu iddia ederek başına bir hayli adam toplayıp Kır-Şehrindeki Hacı Bektaş-i Veli tekkesinde taraftarlarının önünde kurban dahi kesmişti. Fakat onun hareketi kısa bir zamanda bastırıldı.

Şam-Bayadı'nın gerek Boz Ulus, gerek Yeni-İl arasındaki obalarının, bu topluluklara mensup diğer oymaklar gibi, 1022 (1613) tarihlerinde Orta-Anadolu'ya gelmiş oldukları anlaşılıyor. Bunlar da 1100 (1688-1689) yılında Orta-Anadolu'da kalabalık avanesi ile haydutluk yapan Gedik'in tenkiline memur edilmişler ve ertesi yıl da diğer Türkmen teşekkülleri gibi Avusturya seferine çağrılmışlardır.

Orta-Anadolu'ya gelen ve işaret edildiği gibi, Yeni-İl ile Boz-Ulus'a mensup bulunan Şam-Bayadı oymaklarının nerelerde yerleştikleri hakkında tam bir bilgiye sahip değiliz. Bunlardan bir veya birkaç obanın Çukur-Ova'ya indikleri ve Kara-İsalı kazasında bugün kendi adlan ile andan köyde yerleştikleri anlaşılıyor. Yine onlardan bir obanın Karaman kasabasında yerleştiğini biliyoruz. Orada ayn bir mahalle teşkil eden bu oba mensupları bugün de asıllarını unutmamışlardır.

24 Oğuz Boyu

Yorumlar